Semadirek

 


 Gökçeada'nın Kaleköy kasabasında bir balıkçı teknesinde ettim evlilik teklifini. Hatırlıyorum abicim güneş batmak üzereydi. Kıpkırmızı gökyüzü. Karşımızda Semadirek adası. Gözleri doldu abicim gözleri doldu. Ağladı ağlayacak bildiğin gibi değil. Kabul etti tabi hemen teklifi. Görmen lazım abicim öyle yakıştı ki yüzük o zarif parmaklarına. Köşedeki meyhaneden bir Yunan havası çalmaya basladılar o an. Tuttum kolundan koşarak götürdüm meyhanenin önüne. Öyle bir dans ettik ki herkes bize bakıyor. Alkışlar ıslıklar havada çarpışan kadehler bizim için. Buzuki sesleri karışıyor martı çığlıklarına,denize karışmış yaz çiçekleri buram buram, öyle bir an. Çekingendir normalde ama orada "evleniyoruz biz" diye bağırdı olanca heycanıyla, ben bile şaşırdım.Hayatımda hiç o kadar özgür hissetmemiştim. 

 Mustafa abi geldi "hayırlı olsun kardeşim" dedi. "Sağol abi" dedim. "Akşam yolculuk var değil mi?" diye sordu,"evet abi" dedim. "Hadi o zaman hazırlık yapalım" 

Bir iki gün yetecek yiyeceklerimizi aldık çantamıza. Teknenin alt katına geçtik. Mustafa abi ve diğer balıkçılar geldi. Gece yarısı Kaleköy limanından açıldık. Epey uzaklaştık Gökçeada'dan,ışıklar dahi zor seçiliyordu. Olabildiğince sessizlik içerisindeydik. "Korkuyorum" dedi. "Korkma hersey daha güzel olacak" dedim. Mustafa abi ve diğer balıkçılar ağlarını atıyor.

Yavaş yavaş Türkiye karasularından ayrılıyoruz diye de fısıldaşıyorlar. Bir müddet civarda süzülmemiz gerekiyormuş sürer biraz dediler. Beklerken günün yorgunluğuyla uyuyakalmışız ikimizde.

Büyük bir gümbürtüye uyandık. Uyanıp bana sarıldı öyle sıkıyor ki kollarımı kopacak sanırsın. Telaşla ne oluyor diye soruyor bana. Kör edici bir ışık yandı,göz gözü görmüyor. Yunan Sahil Güvenlik! Teknemizi alabora ediyorlar. Teknenin içinde bir o yana bir bu yana savruluyoruz.

Mustafa abinin tayfasından birisi denize düştü. Durun diye bağırıyoruz durmuyorlar. "Ne yapacağız Mustafa abi!"diye soruyorum,gözleri korku içinde. Tekne devrildi abicim. Güç bela yüzmeye çalışıyorum. Tuzdan yanan gözlerimle onu aradım durdum denizin icerisinde deliye döndüm. Göremiyorum hiç bir yerde. Bağırıyorum avazım çıktığı kadar, neredesin! Sahil Güvenlik botu hızla uzaklastı. Bizi Egenin ortasinda bıraktılar öylece. Onu hala bulamıyorum ah bi bulsam. Biliyorum boğulmamıştır o kurtulmuştur. Belki Sahil Güvenlik çekip kurtarmıştır onu tekneye. Beni neden kurtarmadılar öyleyse? Sessizlik çöküyor yine. Mustafa abi yok,tayfası yok. O hiç yok. Sadece ben varım ıssızlığın ortasında alacakaranlıkta,buz gibi deniz içerisinde. 

Yüzmekten bitap düştüm. Boğularak ölmezsem hipotermi geçirecegim. Gücümün son demlerinde hayal meyal bir ışık hüzmesi görüp bildiğim tek Yunanca kelimeyi bağırmaya başladım,Voítheia,imdat!

Kendimden geçmişim. Yunan bayrağı dalgalanan bir sahilde uyandım. Her taraf zeytin ağacı. Gökçeadadaki çicek kokularının bir benzeri. Semadirek. Türkiye'ye gönderdiler sonra beni.

Her yerde aradım onu. Evlendiğim kadını. Bulamadım. İşte o gün küstüm ben Egeye. Bir gün yolum Enez'e düşünce ne öğrendim biliyormusun? Enez halkı Semadirek'e uyuyan güzel diyor. Gerçekten de her güneşin batışında ada suyun üstüne yüz üstü uzanmış bir kadına benziyor.


"Enes Öz."