Kayıtlar

Abdulkadir

Resim
Uzun zamandır işssiz gezmenin gerginliğiyle geziyordu her yerde Abdulkadir. İnsanlar onun iş beğenmediğini düşünüyordu oysa Abdulkadir iş beğenmediğinden değil kafasında oturtamadığı onca düşünceden neler yapacağını bilemiyordu. Evde oturan bir erkek görünce sinirlenen kafalar Abdulkadir'i görünce de sinirden çatlıyordu. Oysa o evi çok sevdiğinden evde durmuyor, evi bir sığınak olarak kullanıyordu. Dışarının acımasızlığı, gelecek tehlikeleri savuramam korkusu Abdulkadir'i evde tutuyordu. Evden nefret ediyordu yine de sürekli evdeydi. 27 yaşına geldiği halde babasından para almanın zorluğu Abdulkadir'i mahvediyordu. Abdulkadir'in içinde verdiği savaştan çoğu kimsenin haberi yoktu. Hatta olanlar bile Abdulkadir'e sırf işsiz diye kötü davranırdı. Abdulkadir suskunlaşsa suskunlaşma, konuşsa çok konuştun diyenler yüzünden Abdulkadir erken yaşta çöktü. Yaşından çok büyük gösteriyordu. Tüm bu olanlar kafasını çok yoruyordu.  En son Abdulkadir'in aklına bir fikir geldi....

Kürk

Resim
  Bir ses geliyor kim söylüyor? Söyleyeni belli değil. Karanlıktayım bir dağ tepesinde büzülmüş haldeyim. Ses son derece cılız sanki topraktaki karınca söylüyor. O kadar sessiz ki ortalık esen rüzgarın sesini bir kaç kilometre aşağıdaki denizin dalgalanmasını duyabiliyorum. Diğer seslerin kaynağı belli ya bu ses? Kulaklarım yanılıyor olamaz. Sanki yerden geliyor. Gaipten veya göklerden gelip boşluğu ense köküme indirecek bir sesten başka bir ses bu. Toprak konuşuyor gibi. Karınca diyeceğim geliyor ama bu soğukta karıncalar toprağın kat kat altında yaz boyu biriktirdikleri çiçeközlerini yemekte olmalılar. Keyiflenip bir şarkı mı tutturdular ki? Saçmalık, karıncalar şarkı söylemez. Zaten bu kör karanlıkta insan herşeyi bir şeye benzetir. Gözü seçemez çalıyı adam sanır. Kulağı seçemez toprak şarkı mırıldanıyor der. Gün ayıncaya değin duyular işlevini büstbütün yitirir. Duyguların keşmekeşinden kurtulur zihin kendi özüne döner. Toprak konuşuyor gün ağmasına daha çok var. Uykum gelmiş...

Ağıt

Resim
  Öküzlerim öldü Geceydi ve karanlıktı Yağmurluydu ve sustu Pustu renkler solmuştu Sarı, altın sarı başaklarım Çürümeye dayandı - yüz tuttu Şehrengiz dört duvar Raylar kesik, köprüler çukur Tren devrik, istasyon uçuk Biletim kesilmez oldu Yolculuklar hiçbir yere artık Ben, bir zamanların seyyahı Sırtında çanta başında martı Kim ved etti beni Cebimde öldü martı Nerede altın rengi buğdaylar Nerede neşe şen kahkalar narlar Kalabalık gümbürtü insan bütünü Sanki sardalya sürüsü Demirdendir binalar Pas kesen insanlar Zift tüter bacalar Asit yağanlar Toprağım kurum, pekçe kara Kodüktör gelecek mi bir daha Dur yolcu! Bu yol nereden nereye gider Biz de sıyrılacakmıyız bu keder Gün doğsa da gecedir gökler Martım için müjdeli haberi ver Öküzlerim öleli beri Başında bekledim sıcak nefesini Kalkacak, silkinecek çifti Yeniden, yine ve bir daha Sırtlayacak zemini Dünya bir kum tanesi Mercekle bakalım kimin nedir derdi Mercek seçmez Muhakkak ki bakteri! Cihan...

Levni Bayda

Resim
  Kördür ya Beyaz görür Beyaz renk cümbüşü Sanki çiçek tohumları Rüzgarla, kuşla taşınmış Kol kola vermişte Hiç olmayanı yaratmış Kendinden cayıpta bire ulaşmış Ademin cehaletine Hele bakın Levni bayda erişmiş Kördür ya Yalnız beyazı görür Beyazdan velad eder cümle mahluku Perdede gölge oyunu Bebeksiz gözünde Aklar biter açar Hele bakın şu mahreçe Ne destanlar giz dahilde Yalnız taş yalnız duvar Biraz yosun biraz su var Bir ateş yanar gölgesinde beşer Kör mü görür Görürler mi kör Destan yüceleri yalnız ağmalara mı payda olur Açılan sur kapısıdır içinden mahlukat taşar Mahluklar cihanımızı aşar Sarsar da anayı babayı Kainatı od kılar Susturun surru mahlukat ricat etsin Destanı yalnız bize ozan dillendirsin Kördür ya beyaz görür Onun ruhu da aktır Bize bulamaç, ona sukun Bize rabarba Ona karardır. "Enes Özen"

Geçen Yaz ki Şarkı

Resim
  Geçen yaz ki şarkı  O beyaz duvarlı odayı andım  Denizi kulağıma çarpan  Dalgaların söylediği şarkıyı özledim  Gülünce ağzıma deniz doluyor  Bu koyun suları gece laciverti Sahilinde kum gibi insan  Yüzme bilmiyorum  Yalnız su yüzeyinde nefesime odaklanabiliyorum İşte sadece o anlarda yaşamak istiyorum  Çığlık çığlığa insanlar  Pırıl pırıl güneş  Işık yağıyor gökten Rüzgar yüzümü alev alev yalıyor  Tuz tütüyor denizden  Kulaklarımı efsanevi deniz kızlarının şarkıları dolduruyor  Kanmak istemiyorum onlara Götürmek istiyorlar beni  Ben kaybolmak istemiyorum  Sadece şarkı dinlemek istiyorum. "Mine Özen"

Çadır

Resim
  Mersinin ağaçları Ağaçlara bulanmış gökleri Eski limon ağacı kütüğünün Olduğu şimdinin apartmanları Bodrum mandalinasınca Beyaz değildir Ve kokmazlar ıtır gibi Önce limon gibi Sonra iyot ve yosun Çokça balık Yengeç mavisi Çürümüş toprak Artık kuru Çok kuru ve tatsız Kolsuz yengeç Ruhu süpürülmüş İnsan kokar Korkarım Mersinin Bodrumunkiler kadar Sağlam değildir tiyatroları Yıkılmıştır Ve üstünde tuğladan Beyaz değil portakal turuncu Yine kokusuz ve yine tatsız Dörtgenler çıkıvermiştir Derinlerden dalgalardan Kısık Çok kısık bir koro yakarır Kırıktır maskeler Sutunlar devrik Biz de vardık bir zamanlar Dercesine Deseler de Defalarca ve defalarca Bir devre tanıklık etmişse de Tanıklığı beğenilmemişcesine Ruhu süpürülmüşler Can çekişerek Nefes alan Son ruh kalıntısını da Yok etmeye yeminlidirler Hayaletler mesken tutmuş Mersin'i Plastikten ağaçlar arasında Bir de ıssız koyu kavuran Paslı beton bacalarda Hayaletler gezinir Kimse görmez Ki...

Sorgu

Resim
  Ben kimim  Kendimi ne sanırım Evrende var mıdır bir görevim Neyi severim Ne işe yararım  Nereye aitim Herşey yazılmış çizilmiş ise Yollar belli ise  Nedir benim sınavım  Ne zor dersmiş felsefe  Düşünmeyi öğrenmek bile  Başlı başına bir mesele En büyük mesele belkide  Günler geceler geçiyor Herşey koyu bir hiçe çıkıyor Yaşamak anlamını kaybediyor Saniyeler geçmezken  Haftalar aylar geçiyor Herkes ruhuna bir maske takmış  En erdemli olduğuna inanıyor  Kimse sormuyor  Ben kimim  Kendimi ne sanırım  Bu karmaşık düzende  Bize lazım bir pencere  Bir ufuk bir ülkü Ziyan etmemeli ahir ömrü O yüzden yazmalı Anlamalı okumalı  Bir anlam için yaratmıştır  Bizi yeri göğü yaratan demeli Belki de bir kedi sevmeli Bir çiçek yetiştirmeli  Hiç olmazsa içindeki çocuğu dinlenmeli  Yemek yaparken mesela  Havuçları yarım ay kesmeli  Tıpkı o küçük kızın sevdiği gibi Ona sormalı belki de  Ben ki...

Kumzambakları

Resim
  Umutların üstüne tomruk devrilmiş Hey hey de hey hey Martılar uçmuyor artık Kediler de öğrendi ağlar Dalgaları palmiyelerde Gökten siyahtır deniz Palmiyeler de üşüdü Bizi de unuttu güneş Kehkeşanlar dolusu İstiflenmiş yine de biriciğiz sanırlar Ben kim? Artık biz Biz de içlerimizde silinir yiteriz Saçlarımı taramak güzel Korkuyorum birgün yine Bir gün yine kısacık kalacak Seyahatim bitmedi hey hey Hala dağlardayım hala ormanlarda Hala kentlerdeyim hala yollarda Hey hey de hey hey Zincirden yılanlar Afsalftları arşınlar Uçmaya kanat gerek Şu köhne duvarları bir bir kırmaya Bana tirşe cam zerresi gerek Ünvanlar takım elbiseler Formlar belgeler kağıtlar Çöpten beklenen medetler Bir de kırık koltuğumuz Sapsız tavamız Lapise mecnun ocağımız Buz gibi soğuk Hürriyetimiz bizim, evimiz Bir de kızlar çokça sevdiğimiz Mendiline teşrifatçı dudağımız Bir de perdenin kırmızısı Tahtanın gıcırtısı Ve çakıl çakıl umutlar parıltısı Yaşansın diye Hayatımızı harcadığı...

Pazar Karası

Resim
  Pazar günü Haftanın tek izni Uyanmışsın evde tek Kafanda harfiyat kamyonları Odanda kesif tütün kokusu Saat onikiymiş gün bitmiş çoktan Tüm hafta çalıştın Ne gece ne gündüz bildin Tüm gün eve bekledin eve dönmek Eve gelir gelmez yığıldın Uyudun Tüm hafta bekledin pazar Saat onikiymiş ve gün bitmiş çoktan Yarın yine yeni yeniden ve tekrar Ve tekrar tekrar Başlayacak evlere dönmenin hasreti Ve sonra yine uyku kapacak seni  yeniden Kalktın hiçbirşey hissetmiyorsun Biraz bıkkınlık Biraz yalnızlık Dışarı çıktın, ağaçlar yaprak dökmüş çoktan Güneş saklamış kendini bile senden Ekmek bayat bakkal suratsız Çocuklar sokakları terk ettiler çoktan Cebinde kalan son bozukluklar da bitti Şarzın da hiç bir zaman olmadı zaten Telefonunun ekranı kırık Soğuk, üstünde yalnız bir hırka Sokaklarda yürüyeceksin Ne yapacağını düşüneceksin İşin dışında amaçsızlacaksın Ne yaparmışsı sen evvelce Çoktan unutmuş olacaksın Kendini mutlu etmeye çalışacak Yine hissetmeye ...

Karanfil

Resim
  Karanfil yaprağı Kırmızı karanfil Kana bulanmış karanfil Meydanlara karanfil Halkımın kalabalığına karanfil Hakkını arayana karanfil Gözünde yağmur Düşünde beton gri İnadına gülümseyene karanfil Susmayana Hamuşanlara Topraktan dirilene karanfil Yaprak yaprak dökülmüş Evvel bir imiş Seviyor sevmiyormuş Her bir yaprağı sökülmüş karanfil "Enes Özen"

Sayfa Dökülmek Vakti

Resim
  Sayfalar uçuyor Ağaç dökülme vakti Her bir yan yaprak içerisi Kimin evi Ne zamandır içindeyim Ne zaman benim hissedeceğim Tinim hesapta ve bakışmakta Dermanım yok bıraktım Evimin içi bir dolu fırtına Kapağı açıldı birbirine yapıştı kağıt Özüm İthaka'mda vicdanla karşılaştı Kaçtım dışarı Her bir yanım içimden geçenler Gözlerim bana sinema oynatıyor Kalksın perde doğruyu göreyim Ne hakikat ne dekor bileyim Sinemam vicdanımı tetikler Arkamda bir adam! Herkes gibi bana benzer Kaçarım lakin kıyafetime yapışmış Adım adım benimkileri izler Evimın tabanı yaprakla kaplanmış Yapraktan bana yer kalmamış Kalemim kırılmış dip köşeye atılmış Yağmur başladı evin içinde duyan var mı Benim dışımda bu evde yaşayan var mı Kimin evi ? Ne zamandır içindeyim Ne zaman benim hissedeceğim? Yapraklaklar tini taşırıyor Gölgem duvardan omzuma dokunuyor Nicedir oldu kavuşmamış Kitabım bana bakıyor Dağlarım devrildi duyan var mı? Ağaçlar beklemekten adem oldu gören var mı? H...

İmbat

Resim
  Basmane tren garının Hemen arka sokaklarında Teni kara adamların çokça gezdiği Her dükkanın istisnasız şişme yelek sattığı Ayakkabıcıların çalıntı ayakkabıları raflara dizdiği Ve bundan hiç gocunmadığı arka sokaklarında Bir caminin yoksullara çorba sırasında İki yüzü vardır imbatın sesi işitildi Bu sözü söyleyrn kimdi Orası epey meçhuldü Ben o vakitler cebimde sedef çakı İçimde patlayan gençlik budalalığı Bu sözün ne dediğini anlamaktan çok uzakken Köşede bir düşkünler meyhanesinde Çokça evim şaraplar açıldı Kokusu üzüm İki yüzü vardır şarapların Sesi işitildi Tanıdın bu kez Bu ses bizzatı senin sesindi Kadehte ve Urla'nın üzüm bağlarında Basmane'de düşkünler meyhanesinde şişede Üzüm, bir pekmezde bir alkolde Sonraları Ama çok sonraları Ben artık başka biri olmuşken Direnmekten çoktan vazgeçip Gözümün önünden kaldırmışken Bilinçle örttüğüm sisli perdeyi Foça'da gündüzleri denizi gören Ama geceleri hiçbiryeri gören Baktığın doğruda bir deniz H...

Evime Kavuşmak

Resim
Yıllardır tanıyoruz birbirimizi Birbirimizden bir sırrı saklar gibi Her görüşte yeniden iman eder gibi İnandığımız yaratıcı bizi bir etti İki olduğumuzu sandık  İnsanlık hali aldandık  Başka yollara inandık  Yine birbirimize çıktık  Varlığın bana hayal kurduruyor. Beni küçük çocukluktan avutuyor. Birlikte geçen her gün beni besliyor. Kalbim ruhum senle büyüyor. Olmasını dilediğim her gelecekte varsın Ruhum huzurum yine de  imtihanımsın Sonunda aynı hayatta buluştuk sevgilim Benimle güzel bir öykü yazar mısın? Şimdilerde ben sana kavuşmanın neşesindeyim Yıllar günler yollar geçmiş  Tüm vuruşmalar bitmiş Biz birbirimizi ilk kez dinlemiş Ve birbirimize kavuşmuş halde Sen yılların göçmen kuşu  Ben yılların kayıp ruhu Bir deniz kenarında ilk kez oturmuş gibiyiz Yeniden evime dönmüş gibiyim Kalbim ve kalbiniz ne güzel şey  Ne güzel şey birbirimize kavuşmuş olmak. Ne güzel şey evime dönmüş olmak. "Mine Özen"

Komikli Şiir

Resim
Ben şiir bilmem sevgili hocalarım. Hiç hayatımda yüksek sesle kendi yazdığım şiiri okumadım. O yüzden şuan ki heyecanım Muhtemelen şuan sesim titriyor. Kelimeler ağzımdan adeta firar ediyor. Bu nasıl anlatı diye eminim aklınızdan geçiyor. Ama bu ilk kez olan bir deneme Sonuçta herkes olmuştur elbette acemi bir talebe Öğrenene kadar ihtiyacım var hoşgörünüze Şiirimin adı komikli şiir Eşim koydu adını konuşur gibi şiir O ne diyorsa öyledir. Belli ki değil ciddi bir şiir Ancak hocalarım şimdi söyleyeceklerim samimidir. Bence ekmek su gibi sevmekte rızıktır nimettir. Elbette böyle bir mecliste olmak güzel bir nasiptir. Bu şehre gelip bu meclisin talebesi olmak Burada güzel işler başarmak Önce görmek sevmek sonra okumak ve yazmak. En sonunda da sizlerle dost olmak. Ne güzel bir kelimedir vuslat. İlk kez gördüğün insanlara baktığında bile ruhunda bunu duymak. Bir dost meclisine kavuşmuşçasına mutlu olmak. "Mine Özen"

Vivaldi

Resim
Gecenin kör karanlığında Bir şehirdeysen mesela Ve tek başınaysan Tam o anda yanında olması gerekiyorsa birileri Porsuk çayının hemen kenarında Bir sokak müzisyeni mesela Keman çalıyorsa doyasıya Ve dans ediyorsa bir çift hemen orada Ama sen elinde sigara kafanda dertler Film izler fibi bakıyorsan  manzaraya Yalnızsındır Bir tren garına gidip Uzak diyarlardan gelecek Şehre koşarak girecek birilerini Belki seni kurtarsın istediğin birilerini Hala bekliyorsan mesela Yalnızsındır Şehrin izbe barlar sokağında Elinde birayla Tek başına ve son derece tekinsiz Sakalın saçına karışmışsa bedbaht mesela Bakmıyorsan kendine eskisi gibi Yalnızsındır Tüm duvarları kırıp Yırtıp geçerek gurur denen örümcek ağını Herşeye rağmen ve yine de herşeye rağmen Telefonun diğer ucunda olan Olduğunu bildiğin Şuan değilse bile Hep hayalet gibi yanı başında gezen O kişiyi Çok şey hissettiren Ve bazen çok kıran O kimseyi... Mahşere kargaşaya cümbüşe Post modern zamanların hızl...

Ah Memleket

Resim
  Annem zeytin gözleri ile güler. Babam ise güneşli kahkahaları sever. İki kardeşim iki yaramaz çocuk gibi  Günleri geceleri su gibi geçer. Bana ise gurbet türküsü tutturmak düşer. Ah memleket, Yeşili mavisi en çokta sarısı bereket. Kalmamış başına gelmeyen felaket 20lerde işgale uğramış Hürriyet için topraklar kanla sulanmış. Kadını erkeği kahramanlık destanı yazmış. 70lerde kardeşler birbirini kırmış. İnsanları birbirine milyon kere darılmış. En ağulu türküler derilmiş, ahlar yakılmış. Son zaman zelzele eliyle yıkılmış. Ancak yinede ayakta kalan kent. Ah memleket, İçinde yok bir sokağın bisikletle korkmadan gezebildiğim. Yok bir denizin bunalınca izleyebildiğim. Rüzgarın bol ama benim yok bir yer saçlarımı savurabildiğim. Yok bir parkın içinde yaramaz hür bir çocuk olabildiğim Belki de bu yüzden hiç mutlu olamadım sende. Belki de bu yüzden inanmadın seni özlediğime. Belkide bu sebepten yazamam bir gurbet şiiri. Ah memleket, Ancak sende ailem var Lisem ve üniversitem İlk genç...

Mevsimler

Resim
  Günler aylar geçer Mevsimler gibi insan  Yapraklarsa onun haleti ruhiyesi Hemen bakalım en yakından  Sonbahar serilmekte önümüze şimdi  Ağaçların etekleri artık renkli Sarısı kırmızısı  Soğuğa dirençli inatçı yeşili Öyle bir büyücü ki Bizi yola çıkarır en aziz hatıralarda Belki bir kadife çiçeğini anımsatır  Yada en tatlı hülyaları Kadrajın arkasından gösterir bize Uzaklardaki yarin gülüşünü  Esen rüzgarla kurumuş olan yapraklar bizi dansa kaldırır Etrafımızda yoktur onlardan daha oyuncuları Çıkardığı seslerle bize haber verirler Tabiatın uykuya hazırlandığını  *** Sonra günler aylar geçer  Kış gösterir kendini heybetlice Yapraklar artık kaybolmuştur  Süpürüle uça bitmiştir  Sanırsın tükenmiştir  İnsanın tabiatla alakası azalmıştır  Artık kadrajın arkasında neşeli sevgili yoktur Belki ayrılık kara çalı uzanmıştır aranıza Umut tükendi sanırlar  İçinde ne umutlar ne yapraklar saklı  Oysa ki o kara çalı  Onla...

Karanlık

Resim
    Yazan - Celaleddin Cihat Ardıç KARANLIK ‘Asla karanlığa düştüm diye üzülme önemli olan O karanlıktan çıkartacak eli görüp ona sıkıca tutunmaktır’     SAHNE I. (Perde açıldığında Erkan sahnede tek başınadır) Erkan: Tüm sorular beynimi yiyip bitiriyor. Ben ne zaman huzura kavuşacağım? Artık yeter bir şeyler olmalı aradığımı bulmalıyım. Ama bir söz var aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır. Ne saçma ne budalaca dört incilden yuhannayı seçişim niye? Hayat yolunda başıma gelenler beni ben yaptı biliyorum da yetmedi mi artık başıma gelen bunca şey neden mutlu olamıyorum ben. En güzel anımda bile birden sorgulamalar başlıyor. Her şeyi hayatı, ölümü ve ölümsüzlüğü. Sahi bu hayat yolumda neler geldi neler geçti işte şu an buradayım karşınızda ve artık aramaktan sıkıldım ve bulmak istiyorum. (Işıklar kapanır ışıklar açıldığında Erkan ve arkadaşı Kazım bir kafede oturuyorlardır.) SAHNE II. Kazım: Eeeee anlat bakalım Erkan efendi nasılsın? Erkan: İyiyim ne olsun aynı ş...