Var Olmak Kavgası
Gel gelelim çoğu zaman depresyona girecek vakti bulabilmekte bir hayli güç. Derecesine göre genellikle dinlenmeye, aile veya hobilere ayıracağınız kıt zamanı ızdıraplarınıza ayırmak zorunda kalıyorsunuz. Kahredense içinizi bu kadar sıkıntıya sokandan kaçamamak. Savaşmak zorunda olmak. Bıraktığımız anda nakact olmak.
Bir keresinde kafam çok güzeldi ve ben kendimi dışarıyla iletişime tamamen kapatmıştım. Yanımdaki arkadaşım benimle muhabbet edemediği için İzban istasyonunda rastgele bulduğu adamın biriyle sohbet ediyordu. Adam kimdi, konu neydi hatırlamıyorum ama kendinizi salmayın demişti. Salınca daha da içine çekiyor. O günden aklımda kalan ve yıllar sonra bile hiç çıkmayan tek cümle oydu. Hayatımın en zor dönemlerinde aklıma hep o cümle geldi. Kimi zaman bu öğüdü tuttum kimi zaman başarısız oldum. Başarısız olduğum her ama gerçekten her anda karşımda onu daha güçlenmiş halde buldum. Her seferinde de onu alt etmek için çok daha fazla çabalamam gerekecekti.
Depresyon derin bir uyurgezerlik hali gibi. Hayatın çok az bir kısmını anlayabiliyorsunuz, çok az enerjiniz var ve neredeyse hiçbir şey yapamıyorsunuz. Fakat siz uykudayken hayat devam ediyor. Elinizde tutmanız için çaba sarf etmeniz gereken şeyler de bu uyku halinin uzunluğuna göre sizden kopmaya başlıyor. Uyandığınızda kendi hayatınızın Ashab-ı Kehf'i oluyorsunuz.
Hırsızın hiç mi suçu yok? Depresyona girdik diye ne kadar da zayıf olduğumuz hakkında kendimize verip veriştirmemiz mi lazım? Hayır. Kendinizi dinlemeniz lazım. Neden depresyona girdiniz? Gençliğiniz mi yağmalanıyor, hemde gözlerinizin önünde... Mesela bu olabilir mi sebep?
Hayatla savaşıyoruz, var olmak kavgası bizdeki. Bırakın mentalimiz çöksün, zaten çökmese var dı bir sıkıntı, vesselam.
"Enes Öz."
