En Güzel İyilik

 


Hevesli gençler tarafından kurulmuş olan çiçeği burnunda sivil toplum kuruluşumuz olarak yapabileceğimiz sosyal sorumluluk prıjeleri üzerinde beyin fırtınası yapıyorduk. Atık pil toplamak dedi birisi ve biz ertesi gün çıkıp fellik fellik atık pil aradık. Fakat artık kimse pek pil kullanmadığından olsa gerek pekte pil bulamıyorduk. Hatta eli boş dönmemek için züccaciyeye girip pil alıp toza toprağa bulayan, saatin kumandanın felan içindeki pili söküp getirenler oldu. Güzel faaliyet olmuştu ama bizi pek tatmin etmemişti. İyilikle yanıp tutuşuyorduk ne kadar iyi insanlar olduğumuzu göstermek istiyorduk. Sonra birisi onkoloji servisindeki çocukları ziyerete gitmeyi önerdi. Hepimiz harala gürele onkolojiye gittik. Bağışıklığı zaten çok hassas olan çocukları kucakladık, öptük, sevdik. Tam bir iyilik timsaliydik.
Yine yetmemişti kendimizi daha çok göstermek istiyorduk ama bu seferki beyin fırtınasında fikir çıkmamıştı. Ne iyilik yapabilirim diye düşünceler içerisinde eve gidiyordum. İyilik yapamamış olmak bana kendimi kötü hissettirmişti. Okuduğum kişisel gelişim kitaplarında ruhumu rahatlatmak için iyilik yapmam gerektiği söyleniyordu.

Eve doğru geçerken Ali abiyi gördüm. Üstü başının perişanlığı, tek ayağını sekerek veya sürükleyerek yürümesi ve ağzından belli belirsiz salyalar akıtmasıyla büyük bir şefkat duygusu uyandırmıştı bende. Tam bir acizdi ve iyilik yapmak için biçilmiş kaftandı. Ona iyilik yaparsam bu hafta eli boş döneb herkesten bir adım önde olurdum. Aralarında sivrilirdim. Siz yatıp uyurken ben koşturdum diyebilir ve ruhumu dinginleştirebilirdim.

Onu takip etmeye başladım evine girdi. Uzun süre onu orda izledim. Evinin ışıklarını hiç açmadı. Muhtemelen ışığın nasıl açıldığını bilemeyecek kadar acizdi. Onun bu acizliği imi heyvanla dolduruyor hedefim için ne kadae doğru bir kişi seçtiğimi tekrar tekrar fark edip gururla ve şükürle doluyordum.

Ertesi gün Ali abi, inanırmısınız çok fukara olduğu için dilenirdi, dilencilikten dönerken peşine düştüm. Abi sana lokum aldım dedim. Kekeleyerek teşekkür etti ve lokumu alıp evine doğru yürümeye devaö etti. Bende peşindeydim tabi. Bir kaç adım sonra onunla gelmeme şaşırmış gibi yaptı. Ömrü hayatında kimse tarafından ciddiye bile alınmamış bir adam olduğu için birisinin yürürken ona eşlik etmesine şaşırmıştı herhalde. Yürü Ali abi yürü eve gidelim de sana ışığı nasıl yakacağını göstereyim dedim içimden.

Ali abi evin kapısını açtı sonra dönüp bana baktı bende onu ittirerek içeri geçmeeine yardımcı oldum. Ağır adımlarla geçip kanepesine oturdu. Lokumları da evin bir köşesine attı. Evi tam bir döküntüydü, üflesen uçacak , it bağlasan durmaz bir viraneydi. Daha iyi görebilmek için gidip ışığı açmaya çalıştım duya bastım ama herhangi bir ışık yanmadı. Fukaralığından faturayı ödeyememiş diye düşünürken içi bomboş olan buzdolabının çalıştığını fark ettim. Ama dolabın da ışığı yanmıyordu. Avize olması gereken ama uyduruk plastik duydan ibaret olan tavan aydınlatmasına baktım hiç birinde ampül yoktu. Zavallı adama lokum yerine ampül almadığım için yine iyilik yapamamıştım.

Elektrikçileri gezmeye çıktım hepsi kapanmıştı. Yarın son günümdü bir sonraki gün stk ile tekrar buluşcaktık. Yarın bu iyiliği yapmam lazımdı.

Ertesi gün Ali abinin.yeri.mahşer yeri gibiydi. Nerden duyup etmişler bilmiyordum ama kesin olan duyanın geldiği duyanın geldiği. Bütün stk ordaydı adeta toplantıyı Ali abinin evinde alıyor gibiydik. Kiminin elinde ayakkabı kiminin elinde erzak kolisi. Ali abiyle kucaklaşmalar, fotoğraflar, videolar daha neler neler. Ama hiç.kiöse karanlıkta oturan bu adamın asıl ihtiyacı olan ampülü almışta değildi. Ve gidip ona koca bir ampül aldım. En büyüğünden parıl parıl sarı ampül. Edison'un bizzat kendi elinden çıkma. Bende fotoğraflar ve videolar eşliğinde ve tabi kıskanç haset  stklılar alkışında ona ampülümü verdim. Bazıları bana ala ala ampül aldığım için küçükseyici gülişlwr atıyordu ama bu adamın esas ihtitacı olanın ampül olduğunu biliyordum. Ali abi ampülü aldı ve saçma sapan otistik sesler çıkararak kanepesine uzandı. Bizde yine müthiş bşr iyikil yaptığımız süşüncesi ile evden birer birer ayrıldık.

İyiliğimin çalınmış olmasından hoşnutsuzdum tabi çokta sinitrliydim ama o kadar iyilik arasından tam da ihtiyaca yönelik gerçek iyiliği yaptığım için onları kendimce ezdiğimi düşünüyordum. Hepsi birer eblehti ve kimse karanlıkta oturmayı hak etmiyordu. Bizim gibi, hatta bizzat benim gibi, aydın ilerici yardımsever bir kimse bu insanı içinde bulunduğu karanlıktan aydınlığa ulaştırabilirdi ancak.

Eve gidip stknın sayfasına bakmaya jarar verdim. Güzel çıktığım fotoları instagramda paylşacaktım. Herkesi iyilik yapmayı özendirecektim. Google görsellerde ismimi ve stkyo arattım önce. Evet yazınca direkt çıkıyorduk. Kendi fotoprafıma bakarken aşağıda sonuçla alaklı diğer görseller gözüme çarptı. **Daha önceden farklı farklı stklarca ziyaret edilmişti Ali. Her seferinde de ayakkabı kıyafet yiyecek hatta ev eşyası bile alınmışyı. Ve defalarca kez defalarca kez ampül alınmıştı. Boy boy bu yüzyılda bir ampülü bile olmayan adam haberleri basılmıştı.
Meğer aydınlıklara çıkmamak için direten karanlıkta mağara adamı gibi yaşamak için elinden geleni yapan medeniyeti red eden bir yobazdı bizim Ali! Yada yada daha farklı bir şey...

****Bir haber sayfası gördüm Maraş Delisi Ampül Ali yine iş başında!****

O gece Ali abinin evine gittim. Hala karanlıkta oturuyordu. El fenerini yaktım her yer tam takır kara bakırdı. Daha bu sabah getirdiğimiz hiç bir eşya yoktu ortada. Çekmecenin birini açarken sese uyanıp semece sesler çıkardı.
Binlerce ampülden birini çıkarıp masaya koydum. Açıkla! dedim. Ellerini ayaklarını çarpıtıyor garip gureba sesler çıksröaya devam ediyordu. Sakat gibi davranmayı kes Ampül Ali! dedim. İnsamların vicdanları ile oynamaya utanmıyormusun? Ben iyilik yaptığım düşüncesi ile huzurla yatağa girmeyi hak etmedim mi bugün? Açıkla seni dolandırıcı yavşak!"

Hala aptal gözlerle bana bakıyordu utanmadan. Ampülü alıp iskembeye çıktım, ben ampülü takmaya çalışırken "Siktir lan!" dedi yerinden doğrularak, aynı hızla yatağından fırlayıp beni iskemleden ittirdi.

"Rahat bırak beni! Ben mi dedim bana gel yardım et diye? Kendin gelip ettin. Aldığn lokum da bayattı zaten!"

"Sabah getirdiğimiz onca eşya nerede? Sana ampül getirmedim mi neden hala karanlıkta oturuyorsun!"

"Senin gibi salaklar olmasa şimdiye çoktan ölmüştüm ben yada gidip senin gibi çalışmak zorunda kalmıştım. Allah'tan kişisel gelişimci dallamalar da çıktı da sizin gibi koyunların sayısı çoğaldı."

Olduğum yerde donakalmıştım "Ne diyorsun Ali neler anlatıyorsun bana!"

"Ampül bahanesi ile gelip karnımı doyurup bana bir sürü satacak gereksiz eşya getiriyorlar bende hepsini satıp nakite çeviriyorum aslanım. Sen de gelmiş gecenin bir yarısı gelmiş hala ampül takmaya çalışıyorsun defolup gitsene işine be adam!"
Elimdeki ampülü alıp duvarda parçaladı.

"Saçma ampüller! Karanlıkta oturduğum için yaşayabiliyorum zaten ben. Siz de kendinizi aydınlıkta sanın sabah alarmını kurdun mu?"

Sakinleşmişti kanepeye tekrar oturdu.
"Gerçi bu da benim işim işte. Senin gibilerin vicdan pornosu çekmesini sağlamak. Böylece siz de kendinizi bir halt sanıyorsunuz işte."

"Pavyonda masaya oturup samimiyetsizce muhabbet eden konsomatristen farkın yok senin!" dedim.

"Ha şunu bileydin. Şimdi çık git evimden!"

Burnımdan soluyarak çıkıp gidiyordum ki arkdamdan bir şangırtı koptu, ampül dolu çekmeceyi camdan aşağı attı Konsomatris Ampül Ali!

Bir yandan da bağırıyordu "Karanlıklar aydınlığa yeğdir görene!" 


"Enes Özen"