Sıkılan Cadı
I.
Merhabalar ben Mine 29 yaşındayım. Küçük bir şehirde çok sıkılan biriyim. Tabi ki herkes gibi çok farklı düşüncelerim olduğunu süper düper bir insan olduğumu düşündüğüm zamanlar oluyor. Yada ya bu muhabbeti kaydedip bir podcasta koysak var ya ne dinlenir beeee heyt gibi düşüncelere kapıldığım zamanlara binaen bu ses kaydını yapmaya karar verdim. İlk bölümün de sıkılan cadı olmasını istedim çünkü çocukken burada bir kez daha Y kuşağı olduğumu vurgulayacağım gibi ama üçüzler diye bir çizgi dizi vardı TRT çocukta onun giriş müziğinde bir iki üç cadı yola çıktı diye bir söz vardı. Bu cadıdan bahsederken de sıkılan cadı olarak bahsediliyordu ben oradaki cadıyı çok severdim çünkü kötü değildi sadece sıkılıyordu ve bu çok tanıdıktı. Ayrıca çok neşeli bir ihtiyardı hiç gerçek hayatta kiler gibi değildi neyse Herkes gibi bende zihnimin içinde yada hayatın içinde sıkıldığımı bol bol hissediyorum. Bu sıkılmayı bir üretime dönüştürmek zorundayım artık sıkıldığı için başını derde sokacak şehir değiştirecek evden kimseye haber vermeden çıkacak yaşı geçtim maalesef. Hem böylesi daha az yorucu daha verimli olacak diye umuyorum. Tüm bu açıklamalardan sonra tekrar hoşgeldiniz. Burada çok uzun ve ne lüzum var dediğiniz az önceki gibi açıklamalar göreceksiniz çünkü hepimizde olan o özel psikolojik rahatsızlıklardan biri olan overthink işini yapmayı severim. Bir şey hakkında düşünmeye başlar ve elli tane soru sorar yoktan kaygı yaratabilirim. Yeteneklerim bunlarla kısıtlı demek doğru olmaz hala pek çok şey öğrenmeye çalışıyorum. Nasıl iyi bir insan olunur. Nasıl daha iyi ve anlamlı bir hayat yaşanır. Neden buradayız. Bunun sonu yok mu. Hayatta tek bir yol yok biliyorum ama hangi yol bana göre. Hala hangi meslekte ne yapacağımı bilmiyorum. O yüzden her zaman hazır bir CVm vardır kenarda. Nerede işi bırakmak gerekir nerede kavga edilmesi gerekir bilemeyiz. Umudum bir noktada yaşamayı öğrenmek. Bunun uzun bir yol olduğunu biliyorum belki bu ses kayıtlarında bunu konuşuruz. tabi ki bu konuda da yetkin değilim sevgili dostlar bunun yerine İlber Ortaylı hocanın bir ömür nasıl yaşanır kitabını tavsiye ederim ama tr şartları içinde çokta yardımcı olabilecek bir eser değil şahsi fikrimce. Ben daha uygulanabilir bir şeylerin peşindeyim. Biliyorum ki bunun bir formülü yok. Yaşadıkça tıpkı bir oyun gibi yeni episodlar açılacak ve her bölümde yeni yollar seçip deneyimleyeceğiz buna okeyim. Ama ya her şey aynı kalırsa hep aynı işe gidip aynı şehirde yaşayıp aynı şeyleri konuşup tüketirsem ve her şey çok anlamsız gelirse hoşgeldin depresyon bizde sana bakıyorduk ne zaman çıkıp geleceksin kaydımıza şeref vereceksin diye neyse dostlar kısacası böyle şeyler konuşacağım dinlemeyi severseniz her bölüm bekleriz. He bir de ajitasyon yapim size insan hayatına şahit bulmak için evleniyormuş ve ben evet ben bekarım ve hayatıma şahit yok en azından bu konuşmalarla siz şahit olun ve bir şeyler kaydedilmiş olsun. Hayatta minik bir izim olsun falan filan. Görüşmek üzere hoşçakalın.
"Minerva"
