Çadır

 


Mersinin ağaçları
Ağaçlara bulanmış gökleri
Eski limon ağacı kütüğünün
Olduğu şimdinin apartmanları
Bodrum mandalinasınca
Beyaz değildir
Ve kokmazlar ıtır gibi
Önce limon gibi
Sonra iyot ve yosun
Çokça balık
Yengeç mavisi
Çürümüş toprak
Artık kuru
Çok kuru ve tatsız
Kolsuz yengeç
Ruhu süpürülmüş
İnsan kokar
Korkarım

Mersinin
Bodrumunkiler kadar
Sağlam değildir tiyatroları
Yıkılmıştır
Ve üstünde tuğladan
Beyaz değil portakal turuncu
Yine kokusuz ve yine tatsız
Dörtgenler çıkıvermiştir

Derinlerden dalgalardan
Kısık
Çok kısık bir koro yakarır
Kırıktır maskeler
Sutunlar devrik
Biz de vardık bir zamanlar
Dercesine
Deseler de
Defalarca ve defalarca
Bir devre tanıklık etmişse de
Tanıklığı beğenilmemişcesine
Ruhu süpürülmüşler
Can çekişerek
Nefes alan
Son ruh kalıntısını da
Yok etmeye yeminlidirler

Hayaletler mesken tutmuş Mersin'i
Plastikten ağaçlar arasında
Bir de ıssız koyu kavuran
Paslı beton bacalarda
Hayaletler gezinir
Kimse görmez
Kimse bilmez

Mersinin dağlarında
Padişahtan ve insandan kaçmışçasına
Sanki bir tek kendi başına
Yüksek, çok yüksek zirvelerinde
Ormanlar ve ırmalar ağzında
Çiğ ve nane gibi havada
Semahı duman yörükler
Aşağıda olan bitenden habersizdiler
Sinek sıtma ve bataklık
Yakar ve suyu içilmez tuzlu deniz
Aşağısı karanlık
Yukarılar aydınlık

Vaktin birinde kalkmışta
Frenk diyarından gelmişte bir adam
Göksuda yıkanıp arınmış
Biri de ezip hindiçine dayanmış
Yörükler bilmez, duymamıştır
Kulağında semahın yakınsı
Önünde dede
Diz çökmüş kalmıştır.


"Enes Özen"