İmbat
Basmane tren garının
Hemen arka sokaklarında
Teni kara adamların çokça gezdiği
Her dükkanın istisnasız şişme yelek sattığı
Ayakkabıcıların çalıntı ayakkabıları raflara dizdiği
Ve bundan hiç gocunmadığı
arka sokaklarında
Bir caminin yoksullara çorba sırasında
İki yüzü vardır imbatın sesi işitildi
Bu sözü söyleyrn kimdi
Orası epey meçhuldü
Ben o vakitler cebimde sedef çakı
İçimde patlayan gençlik budalalığı
Bu sözün ne dediğini anlamaktan çok uzakken
Köşede bir düşkünler meyhanesinde
Çokça evim şaraplar açıldı
Kokusu üzüm
İki yüzü vardır şarapların
Sesi işitildi
Tanıdın bu kez
Bu ses bizzatı senin sesindi
Kadehte ve Urla'nın üzüm bağlarında
Basmane'de düşkünler meyhanesinde şişede
Üzüm, bir pekmezde bir alkolde
Sonraları
Ama çok sonraları
Ben artık başka biri olmuşken
Direnmekten çoktan vazgeçip
Gözümün önünden kaldırmışken
Bilinçle örttüğüm sisli perdeyi
Foça'da gündüzleri denizi gören
Ama geceleri hiçbiryeri gören
Baktığın doğruda bir deniz
Hem de en mavisinden
Olduğunu bildiğin bir dağ tepesinde
Onunda çukurunda saklamış
Bir çalı arkası
Bir zeytin ağacı
Bir kış vakti
Uyumaya çalışıp
Her bir yanına iğne batırırcasına esen rüzgarlara
Çıldırırcasına raks eden rüzgar güllerine inat
Terli ve ıslak bir atlet ve montsuz
Direnmeye çalışır ve sabahı
dakika dakika sayarken
Esen rüzgarın adının imbat olduğunu
Çok sonraları yeni mezun bir zabitten öğrenmiştim.
Adını bilmeden maruz kaldığım
O iğneler rüzgarı
O gelmeyen sabah ve gece
Varolan herşeyin bir adının olduğunu
Ve geçtim rüzgarı
İnsanın kendine de bir isim bulduğunu
Hatta kendine isim bulan organa dahi bir isim bulduğunu
İsimsiz şeylerin belki var olmayanlar olduğunu
Anımsatamayacak kadar çetindi.
Vardı o rüzgar
İsimsiz de olsa o vakitler benim için
Yine de vardı elbet.
Hissetmek yeter isim nafile.
Sonraları
Ama çok sonraları
Ben hala olmuş olduğum o biriyken
Ama eski kendimle olan aramı biraz olsun
Düzeltebilmişken
Assos'ta o sabah bir teknenin battığı haberi
Acı çalan bir telefonla duyuruldu.
Sirenler ve koşturmalar
Muhakkak adı olan ama adını bilmediğim bir koyda
Kilometrelerce belki kıyıya vurmuş olan
On kemmiyetten birini
Bir isimsizi aradım
Saatler geçti
Güneş battı.
Gece oldu aynı deniz yine karşıda
lakin
Yine görünmüyor
Ama biliyorsun orada
Çünkü daha önce çokça tecrübe ettin
Bir şeyin görülmemesi orada olmadığı anlamıma gelmez
Bunu daha çocukken annenden öğrendin
Sonra sabah
Bir rüzgar
(Biliyorsun artık imbat bunun adı)
Ama foça gibi değil bir kadın gibi çokça güzel
Kokusu çiçek
Kokusu ilkbahar otları
Kokusu biraz iyot biraz yosun
Görüntüsü ak
Kıyıya bir can yeleği vurdu kırmızı
Sana hayatı huzuru bağşeden
O rüzgar o deniz
O sallana sallana geçen kayıklar
Yalnız sana öyle
Dün umuttu deniz bazılarına
Dün karardı deniz bazılarına
Dün ölüm oldu deniz bazılarına
Dün ayrılık kesti deniz
Yalnız yaşayanlar gördü sen değil
Ancak anlatamazlar
Çünkü onlar artık yaşamıyorlar
Sen görmedin zaten görmekte istemezdin
Birşeyin görülememesi orada olmadığı anlamına gelmez bunu annenden öğrendin
İmbatı sevdin
İmbattan nefret ettin
İmbatı özlemle andın
İmbatı hatırlamak istemedin
Vakittir ya geçer
Keşke dursa dersin koşar gider
Defolup gitse dersin
Durur seninle sohbet eder
Sonraları
Adı İmbat olan bir otelde
Bir gece geçirdin
Yaşlıca bir sahibi vardı
Adını unuttun
Otelin balkonunda oturup
Çokça düşündün
Bolca sustun
Çok gezdin de
Kurtuluşun nerede acaba
Sen de ona tutuldun
En güzel anında imbat
Öteki yüzünü gösterdi
Hatrına düştü meçhul ses
Acaba onu kim söyledi
Kim söylediyse söyledi
Muhakak ki haklıydı
Belki sendin o
Bir garip zaman yolcusu
Kendi kulağına fısıldadın
Yaşam denen o narkozu
Yaşadın ve gördün ki
Değil yalnız imbat
Gördüğün görmedğin
İsmi olan ve olmayan
Bildiğin ve bilmediğin
Hem iyidir hem kötü
Herşey aslında gri imiş
Yokmuş renklerin mutlak kökü
"Enes Özen"
