İnanna'nın İzdüşümleri
Sümerlerdeki Tanrıça İnanna Kültünün Diğer Uygarlıkların Mitoloji ve İnançlarında Yansıması
Sümerler m.ö 4000 ila 2000 arasında varlığını sürdürmüş bi mezopotamya uygarlığıdır. Elimizdeki verilere göre şimdilik ulaşabildiğimiz en eski uygarlık da yine Sümerliler. Nerdeyse tamamen tarıma dayalı bir şekilde uygarlığını inşa eden Sümerler için mevsimsel döngüler,bereketli hasatlar,taşkın ve seller,çiftlik hayvanlarının üremesi ve çoğalması gibi meseleler takdir edilir ki hayati önem teşkil etmiştir. Bu sebebten dolayı Sümerler inanç esaslarını da bir tarım toplumundan bekleneceği şekilde oluşturmuşlar. Panteondaki en önemli tanrılardan birisi şüphesiz bereket ve aşk Tanrıçası İnanna. Biz bugün İnanna’nın hikayesinden bahsettikten sonra diğer uygarlıkların mitoloji ve inançlarındaki yansımalarına göz gezdireceğiz.Sümerlerde Tanrıça İnanna ve Çoban Tanrı Dumuzi Efsanesi
İnanna ve Dumuzi Tanrı karı-kocalardır. Birgün İnanna yer altı dünyasına gider fakat orası gidipte dönülemeyen diyardır. Tanrıça ne yapsa ne etse de bir türlü yer yüzüne geri gönderilmez. Bilgelik Tanrıçısı Enkinin arabuluculuğu ile kendisinin yerine yer altına birini göndermek şartı ile yer yüzüne çıkar. Yer yüzüne çıktığında Tanrıça İnanna diğer bütün Tanrıların kendisinin yokluğunda karalar bağladığını görür ve onları kendisinin yerine yer altına göndermeye gönlü el vermez. En son kocası Dumuzinin yanına geldiğinde ise onu tahtında keyif içerisinde yayılırken bulur. Kendisinin yokluğuna karşı böyle umursamaz tavırlar içerisinde olan kocasına sinirlenir ve onu kendisinin yerine yer altına girecek kişi olarak seçer. Ancak bu kararından pişman olur. Dumuzinin kardeşi rüya tanrıçası Geştinanna abisinin yerine bir süreliğine yer altında kalmaya ikna olur. Böylece yılın 6 ayı Dumuzi,diğer 6 ayı ise Geştianna yer altına iner. Dumuzi ne zaman yer yüzüne çıksa Tanrıça İnanna kocasına kavuşmanın sevinci ile bütün toprakları yeşertir ve yeryüzünü ısıtır. İnsanlarda Tanrı Dumuzinin İnanna’ya kavuşması ve doğanın canlanması şerefine şenlikler düzenlerler.
İnanna Hakkında Diğer Bildiklerimiz
Bir efsaneye görede İnanna Sümer Kralı Gılgameşe aşık olur. Ancak İnanna güzelliği ile baş döndürse de beraber olduğu erkekleri üzen ve sıkılınca veyahut sinirlenince onları vahşi hayvanlara dönüştüren hafifmeşrep bi Tanrıçadır. Bu yüzden Gılgamış bu teklifi red eder. Ceza olarak ise en sevdiği arkadaşı Enkidu Tanrıçanın gazabına uğrar ve ölür.
Tanrıçanın Venüs Yıldızı ile bütünleştirildiği ise elimizde olan bir diğer bilgi. Bu konuya daha sonra ilerleyen kısımlarda tekrar değineceğiz.
İnanna’nın Asur\Babil Uygarlığı ve Yıldızkültündeki Yansımaları
Sümerlerin hemen ardından Asurlar –tıpkı Romalıların Etrüsklerde,Hititlerin Hattilerde yaptığı gibi- bu kadim medeniyeti sahiplenmişler ve kendilerini onların bir devamı saymışlardır. İşte bu sebeple Sümerler Panteonundaki birçok tanrı kendisine Asur\Babil panteonunda da yer edinmiştir ve yine bu sebeple yazmaların bir çoğunun kopyası elimize Asurca olarak ulaşmıştır. İnanna ise Asurlarda karşımıza “İştar” adıyla çıkar. Asurlularla ilgili bir diğer bilgimiz ise yıldız-gezegen kültü denilen bir inancı da taşıyor olmaları. Buna inancın esasında gezegenler ve yıldızlar ya tanrının bizzat kendisi ya bir parçası\simgesi ya da yaşadığı yer.
Harran Paganizmi ve Yansımalar
Harran Asur\Babil yıldız-gezegen kültünün önemli bir tapınma merkeziydi. Asurların dağılışından sonra 13.yy Moğol saldırısı ile şehrin yıkılmasına kadar geçen sürede Helenizm,Hristiyanlık,İslam gibi gelişmiş birçok kültür ve ayrı devletin egemenliği altına giren Harranlılar yıldızgezegen inanç esaslarını zamanla çeşitli değişiklikler ekleyerek korumayı başardılar. Burda bizi ilgilendiren kısım ise Harran panteonundaki en önemli üç isim. Panteonun en başında teslis inancı oluşturacak şekilde Ay Tanrısı “Sin”,oğlu güneş tanrısı “Şemeş” ve kızı bereket Tanrıçası “İştar” bulunmaktadır. Arkeolojik kazılar sonucu elde edilen buluntularda İştarın yine Venüs yıldızı ile temsil edildiğini görebiliyoruz. Harranlılar zaman zaman bereket tanrıçalarına “Attargis” veya “Taar-ata” ismini de vermişlerdir. Suriye ve Urfada yapılan arkeolojik çalışmalarda bu Tanrıça adına bahçesinde içi balıklarla dolu havuzlar inşa edilen tapınaklar yapıldığı ortaya çıkmıştır. Bu açıdan şuan günümüz halk inancında yer edinen Urfa Balıklıgölün” İbrahim Peygamberin ateşe atıldığı ve Tanrı tarafından ateşin havuza odunların balığa dönüştürüldüğü yer” olduğu inancı da bir bakıma İnanna kültüyle alakalı sayılabilir.
Yunan Mitolojisinde Tanrıça İnanna Esintileri
Kimi düşüncelere göre antik mezopotamyada yaygın bir inanış ve kült haline gelen Tanrıça İnanna kültü Fenikelilerin Levant bölgesine kurdukları bir koloni vasıtası ile Yunan anakarasına taşınmıştır. Tanrıça İnanna Yunanlarda –Asurlarda olduğu gibi- direk kendisi olarak ortaya çıkmaz her özelliği bir başka tanrı adıyla ancak benzer hikayelerle karşımıza çıkar. Bereket Tanrıçası olma niteliği ile Yunan mitolojisinde karşımıza Demeter adıyla çıkar. Demeter’in esas büyük ve önemli tapınakların Yunan anakarasında olmayışı araştırmacılara onun Yunanlılara diğer kültürlerden gelmiş olabileceğini düşündürmüştür. İnanna’nın bir diğer niteliği olan göz alıcı güzelliği ise aşk tanrıçası Afrodit ismiyle ortaya çıkar. Afrodit’in Roma mitolojisindeki adının Venüs olması bize Tanrıça İnanna’nın simgesinin Venüs yıldızı olmasından hareketle ikisi arasında bir bağlantı kurulabileceğini düşündürmektedir. Her iki tanrıçanın da Dumuzi ve İnanna kavuşmasına benzer hikayeleri vardır. Bunlardan kısaca bahsedelim.
Demeter’in Efsanesi
Demeter’in kızı Persephone birgün kırlarda gezinirken yerin aniden yarılmasıyla beraber at arabasıyla çıkagelen Hades tarafından yer altında kaçırılır. Hades Persephone’ye aşıktır. Kurala göre yer altı diyarından bir şey yiyenler asla geri yeryüzüne dönemezler. Persephone nefsine yenip düşüp bir nar tanesi yiyerek bir nevi kendi kaderini yazar. Kızını kaybeden hayata küser bi köşede kendince yas tutmaya başlar. Onun mutsuzluğu yeryüzüne yansır ve hiçbir ot bitmez olur,insanlar kıtlığa uğrarlar. Durumu gören Tanrılar tanrısı Zeus harekete geçer onun arabuluculuğu ile Persephone’un yılın üçte ikisini annesi Demeter’in geri kalan üçte birini de kocası Hades’in yanında geçirmesine karar verilir. Ne zamanki Persephone annesine kavuşur Tanrıça Demeter kızına kavuşmanın neşesi ile bütün doğaya yeniden can verir.
Burdaki yer altında ve yer üstüne kalış dağılımına bakıldığında Yunanlarda mezopotamya uygarlıklarınına nazaran yaşadıkları coğrafya dolayısı ile mevsimsel olarak bazı farklılılar olduğu hemen göze çarpmaktadır.
Afrodit Efsanesi
Güzelliği konusunda kendisini Tanrıça Afrodit’le kıyaslayan Myrrha’ya Tanrıça Afrodit, öz babası ile ensest ilişkiye girme cezası verir. Bu ilişki sonunda Adonis doğar. Adonise aşık olan Afrodit onu bakması için Persephone’a emanet eder. Perseophone’da Adonis’e aşık olur. Bu yüzden iki tanrıça arasında bir kavga patlak verir. Zeus’un arabuluculuğu ile Adonis’in yılın dört ayını Afroditle,4 ayını Persephone’la geçirmesine karar verilir. Böylece mevsimler oluşur.
Semavi Dinlerdeki Olası Yansıması
Yahudi tesfir kitabı olan “Midraş Avkir” de konu edinilen olay şöyledir.
İnsanlar arasında tekrar yaygınlaşan putperestlik Tanrıyı kızdırır. Harut ve Marut adlı iki melek Tanrıya insanları yaratmanın kötü bir fikir olduğunu söyler. Tanrıya eğer yeryüzüne gönderirlerse insanlar arasında Tanrının hükmünü tekrar yayacaklarını söylerler. Dünyaya indiklerinde bu iki melek İştar adında bakanı aşık eden karşı konulmaz güzelliğe sahip bir kadınla karşılaşırlar. Midraş Avkire göre bundan sonra İştar meleklerden Tanrının adını zikretmeyi öğrenmek ister. Öğrendiği vakit Tanrı onun bu çabasını takdir eder,onu mübarek kılar ve gökyüzüne çıkararak bir “yıldıza” çevirir. Bir diğer rivayete göre ise karşılarına çıkan bu karşıkonulmaz kadına aşık olan melekler bildikleri bütün ilimleri ve sihirleri bu kadına öğretirler. Bunu gören Tanrı melekleri sonsuza kadar bir kuyuda başaşağı sallandırmakla cezalandırır. Kadını ise ceza olarak göğe kaldırır ve ona bir yıldız sureti verir. Bazı kaynaklarda bu hikayedei İştar’ın adı Zühre olarak geçmektedir. Araplarda Zühre, Venüs yıldızını tanımlamaktadır. Görülen odur ki İnanna semavi dinler içerisinde de kendisine bir yer bulmuştur.
Bu hikayenin Yahudilere ise meşhur Yahudi Babil sürgünüyle beraber geçtiği düşünülmektedir. Esas kökeni Babil’e ordanda Sümerlere dayanan bu köklü inançtan etkilenen Yahudilerin İnannayı bir şekilde kendi kültürlerinde erittiklerini ve diğer semavi dinlere aktardıklarını varsaymak yanlış olmaz.
Türk ve Anadolu İnancındaki Yansıması
Türk inancında yer etmiş ve İslami kökenli olduğu düşünülen Hıdırellez esasen İnanna ve Dumuzinin kavuşması efsanesine dayanıyor olabilir. Türklerin Ergenakondan çıkışını temsil eden ancak aynı zamanda baharın gelişinin de kutlandığı Nevruz bayramı inancının kökeni de yine bu olaya dayanmakta olabilir. Halk inancına göre 5-6 Mayıs günü iki büyük ermiş kişi olan İlyas ve Hızır buluşmaktadırlar. O gece edilen dilekler kabul olur. Uzun süredir uykuda olan doğa bu iki ermişin yüzü suyu hürmetine tekrar canlanır,ekinler baş verir,hayvanlar yavrular. İnsanlarda bunu kutlar şenlikler düzenlerler. Eğer bu inancın kökenleri biryerde İnanna ve Dumuzinin buluşmasına dayanıyorsa öyle görünüyor ki bu gelenek çeşitli formlarda ortaya çıkarak nesilden nesile taşınmıştır ve günümüzde bile yaşamaya devam etmektedir. Nitekim Türkler Anadoluya geldiklerinde her ne kadar çoktan Müslümanlığı benimsemiş dolayısıyla İslam kültürünü taşıyor olsalar da o zamanlar Anadoluda halihazırda yerleşik yaşayan halkın kültüründen de etkilenmiş olmamaları olasılık dahilinde değildir. Olayın esasının pagan ritüellerine dayanması İslami açıdan bir engel teşkil etsede Türk İslam inancı bu ritüeli içinde eritmiş ve özümsemiş olabilir. –Bunun bir benzeri eski pagan tanrıların hristiyanlıkta Azizlere dönüşmesidir-. Bizim konumuzda ise Tanrı Dumuzi ve Tanrıça İnanna iki büyük ermişe dönüşerek Türklerin inanç köklerinde büyük yeri olan Atalar Kültüne de bir gönderme yapmıştır denebilir.
Daha önce bahsettiğimiz Zühre yıldızı hakkında Anadolu’da birtakım halk türküleri yakılmakta adına şiirler yazılmaktadır. Aşık Ali Metin tarafından seslendirilen bir türkünün sözleri şu şekildedir;
Aşk ateşi düşmüş yanar içimde
Yoluna kurbanım ZühreYıldızı
(...)
Cemalını gören olmaz mı hacı
Gönüller sultanı dertler ilacı
Derdimin dermanı Zühre Yıldızı.
“Yüzyıllar boyu belli bir kültüre sahip olmuş ve onun içinde yogrulmuş, sonra birtakım sebeplerle başka bir kültüre geçmiş insan topluluklarının, bu geçiş sırasında ve hatta çok uzun zaman sonra bile, eski kültürle ilgilerini tamamen kesmedikleri, ona ait bazı unsurları olduğu gibi, bazılarını da yeni kültürün kalıplarına uydurarak muhafaza ettikleri bilinen sosyolojik bir vakıadır.”(Ocak,2012).
"Enes Öz."
Kaynakça
Çığ, M. İ. (2005). Kur’an,İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni. İstanbul: Kaynak Yayınları.
Çığ, M. İ. (2013). Uygarlığın Kökeni Sümerliler-1. İstanbul: Kaynak Yayınları.
Çığ, M. İ. (2012). Uygarlığın Kökeni Sümerliler-2. İstanbul: Kaynak Yayınları.
Demirci, K. (1997). ”Harut” ve “Marut”. İstanbul: TDV İslam Araştırmaları Merkezi.
Gündüz, Ş. (2005). Anadoluda Paganizm Antik Dönemde Harran ve Urfa. Ankara: Ankara Okulu Yayınları.
Ocak, A. Y. (1985). İslam-Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır-İlyas Kültü. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları.
Ocak, A.Y.(2002). Bektaşilik ve Alevilik’teki İslam Öncesi İnanç Motiflerinin Kaynakları Olarak Türkler’in Girdikleri Dinler,In:Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri. İstanbul:İletişim Yayınları,Türkiye,s.53.
