Ozi
Ölmek için harika birgün değil. Hava güneşli,insanlar dışarı eğleniyor mutlu. Çocukların bağrışma sesi kulaklarımda çınlıyor. Kuşlar ötüşüyor hafif hafif esen rüzgar ağaçların dalllarına savuruyor ve hoş bi hışırtı duyuluyor ansızın. Bilirisiniz genelde insanlar kurşuni günlerde intiharı seçer. Nedendir bilinmez,galiba gökyüzünün o tonunu içlerindeki o duygunun dışa vurumu olarak görürler. Ama benim için bu geçerli değil. Benim için hayat halen çok güzel. Yaşam renkli. Yapacak çokşey var,mutlu olmak için sebeplerim var. Yani o klişeleşmiş hayattan her zevki aldım artık hiçbirşeyden tat alamıyorum fikri benim için geçerli değil. Veya çok yanlızım hayat bana sert bi tekme attı ve yerden kalkamıyorum fikri. Bunlar sadece bahane. Birşeylerden kaçmak için. Peki ben neden mi intihar ediyorum. Bilmiyorum. Tek bildiğim içimdeki sesin böyle yapmam gerektiğini söylediği. Belkide bu yüzden bende böyle renkli bir havada intiharı seçtim. Uzaklardayım evimden çok uzaklarda,bir arabanın içinde oturuyorum. Birazdan bu silahı kafama dayayıp yaşamımı sonlandırdığımda benden sonra olacakları düşünüyürum. Çocuğun birinin topu arabamın altına kaçacak,sonra arabanın ne kadar hızda gittiğini merak edip camdan içeri bakmak isteyecek. İşte tamda bu sırada içerideki adamı fark edip ürkecek. Kafasını merakla dayadığı camdan bi hızla ayıracak. Sonra adamın hareket etmemesi garibine gidecek. Tekrar yavaşça yaklaşıp içeri bakacak ve kafasından kanlar akan bi adamı yani beni görecek. Onun için korkunç bir manzara olurdu. Bunu görmesini istemezdim ama ne yapabilirim ben artık bir ölü olacağım. Buralardan çok uzaklarda huzur dolu biryererde. En azından öyle ümit ediyorum. Belki biraz huzur.
Herşey bundan çok önce başladı. O zamanlar güzel bir işim vardı. Parası iyiydi,iş arkadaşlarımı dahası patronumu seviyordum. Herşey lanet olası bi imza ile değişti. Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde lanet olası bir kağıda atılmış bir imza. Ve birde hayatıma giren bir kız. Bütün dengelerimi alt üst etmişti.
O akşam eve erken gelmiştim. Üstümü hızlıca çıkarıp telefonuma sarıldım. Hemen Edayı aradım. Bana gelmesini söyledim. Telefonda zaten dışarıda olduğunu hemen geleceğini söyledi. Bu saatte neden dışarıda olduğunu sormak istemedim. Zaten birazdan bana gelecekti ve olacakları düşünürken hazırlanmak istiyordum. Önce duşa girdim,ılık bir duş. Sonra hemen oturma odasına geçtim. Önce perdeleri kaldırdım şehrin ışıklarını görünmesini istiyordum. Eda benim evimin en çok bu yönüne bayılırdı. Bana hep manzarasının çok hoş olduğunu söylerdi. Sonsuza kadar bu manzarada benimle sevişmek istiyormuş. Hah bi erkek daha ne ister. Hele konu Eda gibi bir kadınsa. Müzik çalardan slow birşeyler açtım. Ve dolaba yöneldim. Fransız Cabarnet Savuogion kırmızı,en sevdiğimizden. Mantarı açmak için türbişonu ararken kapı çaldı. Eda gelmişti. Hızlıca kapıya yönelirken aynanın karşısında durup saçımı düzelttim ve büyük bir sevinçle kapıyı açtım. Açmamla yüzümün düşmesi bir oldu. Eda yanlız değildi. Feyza ve Oziyide yanında getirmişti. Aman ne harika birgün. Sevdiğiniz kadınla başbaşa romantik bir gece geçirmek istiyorsunuz ve ardından iki adet hayatını trolluğe adamış iki arkadaşıda yanında hediye olarak geliyor. Sanırım Edanın dışarıda olma sebebi Ozilerdi. Heycanla içeri geçtiler. "Oooo beyfendi ortamı hazırlamış,yoksa bizi beklemiyorlarmıymış?" Ozinin bu tavrına alışkındım "Beklemiyodum dostum gitmek için hala vaktiniz varken gidin ve bizi biraz yanlız bırakın" dedim. Bütün bakışlar üstüme üstüme geldi. Ben bunu söylerken hiç ciddi değildim ama sanırım ses tonum bunun aksini idda ediyordu. Eda kıkırdamaya başladı ve sonra hepsi birden güldüler. Beni güzel vurmuşlardı. Ne demiştim hayatını trollüge adamış iki insan. Ne beklersin ki. Eda mutfak tezgahına yanıma geldi. "Hoşgeldin öpücüğü yok ha?,bugün biraz gerginsin rahatla" dedi yanağımdan ufak bir buse kondururken yavaşça sarılıyordu. "Biraz içeriz diye düşünmüştüm" diye karşılık verdim. Feyza atladı "Demek Fransız Cabarnet, damak tadın harika E. dedi" ve "Türbüşon ne tarafta tadına bakmak için sabırsızlandım,Ozi sende istermisin?" diyerek devam etti. Ardından "kapı çalmadan hemen önce onu aramakla meşguldüm" diye cevap verdim. Lafımın bitmesini beklemeden mutfağı karıştırmaya başlamıştı bile. Eda ise kadehleri getiriyodu. Ozi müzik çalarda birşeyler karıştırıyordu "abi biraz canlı şeyler dinle cenazede değiliz" diye seslendi. "Nick Cave ne zamandan beri cenaze marşı çalıyor?" dedim gülerek. Ozi hiç oralı olmadı. Feyza türbüşonu bulmuştu ama bir türlü mantarı çıkaramıyordu "sıkışmış". Eda şişeyi elinden alıp tak diye mantarı çıkarırken "hayır tatlım sen gücsüzsün" dedi. Edanın her konuda kendine olan sempatik güveni bende hep hayranlık duygusu uyandırmıştı. Pat diye gürleyen bir psytrance müzik irkilmeme neden oldu. Anlaşılan Ozinin müzik çalarla olan derdi çözülmemişti. Derken "Ne diyorum biliyormusunuz şarabı felan boşverin,galiba bu gece çokta istediğim gibi olmayacak. Kalkın gece klübüne gidelim. Hem Dj Oziden kurtulmuş oluruz." Eda neden olmasın der gibi bana baktı. Feyza ise Oziye bakarak "ama bizim düzgün kıyafetimiz yok pijamalarla çıktık evden" dedi. "İster gelin ister gelmeyin biz gidiyoruz yürü Eda" dedim gülerek. Ozi "bekleyin lan" diyerek Feyzayı kolundan tutup çekiştirdi. "Geçerken bize uğrayalım düzgün birşeyler alrız" dedi. Odama geçtim üstüme düzgün birşeyler arıyorken odaya Eda girdi. "Gece klubunu akıl ederek iyi yaptın. Sıkıcı bir gün olacağa beziyodu." derken dolabıma bakınıyordu. Gömleğin birini tutup "al işte bunu giy, altınada şu pantalonu.Bunlar sana yakışıyor kaslarını belli ediyor" dedi. Ona yaklaştım "fazla içmek yok,tadında bırak" diye uyardım. Tamam anlamında başını salladı. Üstümü değiştirdim. Beni izledi. Buna alışmıştım. Dışarı çıktık arabaya bindik "hadi biraz hızlanalım" dedim ve gaza bastım.
Gece klubunün atmosferi muazzamdı. Buna ihtiyacım olduğunu fark ettim. Renkli spot ışıklarının altında ve yapay sis bulutunun içersinide elimizde shot bardaklarıyla yarın yokmuş gibi eğlenirken dünyanın o an durmasını istemiştim. Keşke dursaydı. Durmadı. Sanırm yanlışın başı burasıydı. Yapmaları gereken son şeyi yaptılar. Gece klubunde siyahi bir barmenden MDMA aldılar. Özellikle Eda bu konuda çok istekliydi. Korkutucu bir istek. Daha önce uyuşturucu almamıştım. Hatta rakı bile içmemiştim. En büyük kafa aracı fransız cbarnet olan bir adamın uyuşturucu kullanması korkunç bir durum. Ozi ve Feyza ise daha önce denediklerini ortamı hareketlendirmek için iyi olduğunu söylediler. Sanki basit birşeyden bahsediyormuş gibiydiler. O an onlardan soğumuştum. Kullanmayacağımı söyledim bahane olarak eve giderken birimizin ayık olması gerektiğini belirttim. Psytrance müziğin ve renkli ledlerin etkisine kapılmış olan kız arkdaşım ve dostlarımın gözümün önündeki değişimine şahit oldum. İtiriaf etmeliyim harika eğleniyorlardı. Yarın yokmuş gibi dans ediyorlardı. Sık sık tuvalete gitmeleri ise gözümden kaçmadı sanırım yan etkiydi. Biran bende kullanmayı dahi düşümüştüm. Ama hayır yapamazdım. Kendime sözüm vardı antidepresan yok uyuşturucu yok. Müzik beynime kazınmaya başlamıştı. Psytrance müziğin adının boşuna psytrance olmadığını anlamıştım. Bu müzik ister istemez beni o siyahi adama yönlendiriyordu. Düşünmek şöyle dursun eğlenmeye başlamıştım. Biraz shot beni kendime getirmişti.
Gece sonunda bardan çıkarken neredeyse baygın halde olan iki arkadaşımı arabaya taşımak benim görevimdi. Sevgilim Eda ise onlara nazaran uyanık sayılırdı. Arabaya geçip beni beklemişti. Çok geçmeden yola koyulmuştum. Yağmur atıştırmaya başladı. Soğuk bir akşamdı. Anayollardan gitmemeyi düşündüm. Polisler çevirirse arkada uyuyan neredeyse ölü iki kişiyi ve yanımdaki transtan çıkmakta olan kızı görürse sorun yaratabilirlerdi. Arka sokaklar güvenli olmamasına rağmen tek seçenek gibi göründü. Birbirini ardına seyreden arka sokaklarda şehrin en ghetto mahallelerinin birine girmiştik. Arabanın teklediğini hissettim. Ne oluyor derken benzinin bitttiğini fark ettim. Hassiktir ! Gerçekten hassiktir ! Ghetto ulan burası arabadan çıkıp yürüyerek benzinlik aramam gerekiyordu ama bu saatte arabayla burdan geçmek bile zaten başlı başına delilikti. Feyza ve Oziye baktım,ölüden farkları yoktu hatta ölmüş olabileceklerini bile düşünüp nabız kontrolu yaptım. Öylece durmuş karşıya bakan aptal aptal gözünü kapatıp açan biricik sevgilimin bilincine ulaşmaya çalıştım. Ancak yanıt alınamıyordu. Neler olduğunu ne yapmam gerektiğini anlattım ancak beni duymuyormuş gibiydi. Telefon ile yardım çağırmalımıydım ? Polis gelirse bu saatte ghettoda ne yaptığımı bu insanların neden böyle olduğunu sormazmıydı ? Ne cevap verebilirdim ? İllegalin içindeydik. Üstelik kariyerimin başındaydım henüz daha yeni terfi almıştım eğer birşekilde benim bu halde olduğum öğrenilirse kariyerimde bitebilirdi. Bir arkadaşımı arasaydım ? Evet bir arkadaş. Esatı aradım. aradım,aradım dakikalarca çalan telefonu açan olmadı. Fatmayı aramaya karar verdim arabası olan ve bana yardım edebilecek herkesi aramaya koyuldum. Saat sabahın 4 üydü ve herkes uyuyor olmalıydı. Kimse telefonlarımı açmadı. Sabaha kadar burada bekleyemezdik. Bu çok daha tehlikeliydi. Zira en geç birkaç saate arabayı fark edip etrafımızı sararlardı. Ghettolarda kuralları sen veya devlet koymaz. Oralar özerk gibidir. Son çare olarak zombi kız arkadaşımı ve ölü dostlarımı arabaya kitleyerek bagajdanda bir bidon alarak yürüyerek benzinliğe doğru gitmeye karar verdim. Tek duam karşıma birinin çıkmamasıydı. Yanımda biber gazımdan başka güvenebileceğim birşeyim yoktu. Burdaki insanlar ise yumruklarına güvenmeyi ahmakça buluyorlar biçoğu en azından bıçak taşıyordu. Birbirini ardına sıralanmış sokaklardan geçmeye başladım. Biçok sokağın ışığı bile yoktu veya torbacılarlaca bilerek patlatılmıştı. Karanlıkta yolumu bulmaya çalışıyordum. Bu sırada izlendiğim hissine kapılmıyor değildim. Korkunç. Bir yandanda aklım arabadakilerdeydi. Ben gelene kadar kötü birşey olmamasını umuyordum.
Bir sokak lambasının altından geçerken elinde sopayla duran birisi ansızın karşıma çıktı. Hemen sonra karanlıktan çıkan iki herif biri arkamda biride tam yanımda olmak üzere pozisyon aldı. O an ne hissettiğimi az çok tahmin edebilirsiniz. Aralarından iri olanı "polismisin?" diye sordu. "Hayır polis değilim". Sopalı olan "mahallemizde ne arıyorsun" diye sordu. Bi sorgunun içine düşmüştüm bu hiç iyi bitmeyecekti. "arabamın benzini bitti,benzinliğe gidiyordum." dedim. Beklemediğim bi şekilde sert bir sopa darbesini kaburgalarıma yedim. O anın şokuyla yere yığıldım. " Bu saatte burada işin olanbi yabancı ya polistir ya Aliağalı Erdalın adamıdır çocuk kandırmıyorsun söyle kimin adamısın devletin mi mafyanın mı?" diye bağırmaya başladılar. Tanrım diye düşündüm burada bir hiç uğruda öleceğim. Bir silah sesi duyuldu. Birinin silah çıkartıp ateş ettiğini sandım ama hayır ses ile birlikte hepsi birbirine bakmaya başladı. Tedirgince bir konuşmanın ardından koşarak uzaklaştılar. İçime bi ateş düştü ya silah sesi arabamdan geliyorsa. Birisi arabayı fark edip içindekileri gördüyse ve bir arbede yaşanmış ve silahlar konuşmuş olabilirmiydi ? Hızlıca geldiğim yöne doğru koşmaya başladım. Arabanın olduğu sokağın köşesini dönmüştüm ki bi silah sei daha duyuldu. Hemen duvara yaslandım. "Yaşayan birileri olmalı buradalar çabuk kapıyı açın". Ne oluyor ulan ! "Arabada birileri var!" diye bi haykırış duyuldu. Bizimkileri fark etmişlerdi. "Kırın camı içindekileri kurşuna dizin" dedi kalın bir ses. Aniden telefonum çalmaya başladı arayan Esattı. " Abi ne oldu?" , "olum çilek mahallesindeyim,Ozi Feyza ve Eda benimle. Kapana kısıldık silahlı adamlar var birşeyler oluyor birilerini ara". " Ulan polisi arasana ne işin var çilekte senin kafayımı yedin?". "Bu işe polisi karıştırmak konusunda şüphelerım var çaresine bakcağım sende birşeyler yap bize yardım lazım" dedim. Çok hızlı bir konuşma oldu. Cam patlaması sesi duyuldu ardından bir çığlık. Transtaki sevgilim bi şokla kendine gelmişti. Adeta şoka girmiştim polisi aramaktan başka çarem olmadığını geçte olsa fark ettim. Telefonda 155 e tuşlarken ellerim amansızca titriyordu. "Alo polis mi ? Silahlı adamlar çilek mahallesi kapana kısıldık.", "beyfendi sakince anlatırmısınız?". "Bakın silahlı adamlar araba kız arkadaşım..." heycandan dilim dolaşıyordu. "Sizi anlayamıyorum lütfen daha açık konuşun". Ve bam. Elindeki silahı yüzümün tam ortasına tutmuş bir herif le göz göze geldim. "Telefonu ver" dedi. Verdim,telefonu yere fırlatarak param parça etti. "Veysel burada birisi daha var." diye bağırdı. "Getir buraya" dedi karşıdaki ses. Duvara yaslanmamı istedi üstümü aradı biber gazını buldu. Tabancanın kabzası ile sert bir darbe yedim. Lanet olsun! Beni yaka paça tutup arabanın oraya götürdü. Arabaya dayanmamı istedi. Edada aynını yapıyordu. Diğerleri arabada yatmaya devam ediyordu. Anlaşılan bizimkileri görünce kurşuna dizmekten vazgeçmişlerdi. Bu arada iki adam daha burdaydı birinin elinde ise makineli tüfek vardı. "Kimin adamısınız ulan!" diye bağırmaya başladılar. "Siz kimsiniz ulan! Kedi oldunuz fare mi yakalıyosunuz arabadakiler kim açıklayın" diye devam etti. "Buradan geçiyoduk benzin.." . "Kes ulan bana masal okuma kahpenin evlatları Çilek mahallesinde Aliağalı Erdaldan başkasının borusu ötmez." diye beni susturdu. Aliağaalı Erdal ? biraz önceki serserilerin söz ettiği adam. "Bakın yanlış anlaşılma var biz aradığnız kişiler değiliz Erdalı tanımıyoruz." dememle arabanın sağlam kalan camlarından birine ateş ettiler. "Ne demek ulan Erdalı tanımıyoruz? Siz babanın adını mı küçümsüyosunuz lan" dediler bu kadar aptal olamazlardı. Soğuk terler boşaltıyordum. Eda sessizce "E. birşeyler yap korkuyorum" diyordu ki havaya bir ateş açtılar "kendi aranızda bir kere daha konuşursanız kendinizi öldü sayın. Kadın olan şimdi sen konuş burada ne yapıyorsunuz?". Eda söze girdi "Efendim yalvarrım bizi bırakın biz hiçirşey yapmadık en son gece klübündeydik uyandığımda buradaydım hiçbirşey hatırlamıyorum". Arkadan birkaç konuşma sesi duyuldu ama hiçbirşey anlaşılmıyordu. Adamlardan biri silahını kafama dayadı. Yutkundum. "Kız arkadaşın gece klübünde olduğunu itraf etti. Ellerinizi kaldırın ve önümüze düşün ters bir harekette ikinizde harcarız". Dediklerini yaptım. Bizi siyah bir reno trafficin arkasını açtılar Ozi ve Feyzaya bakıp "bu herifler ne içti böyle dua edin şuanlık ölmemeniz gerekiyor yoksa bu bok torbalarınızı taşımakla uğraşmazdık" dedi. "Şunları arabanın arkasına taşıyın" diye emir vaki konuştu. Denildiği gibi yaptık. Bu sırada silahların namluları bizi takip ediyordu. Oziyi düşürmek üzereyken farkında olmadan yaptığım ani bi harekette adam ayaklarıma doğru ateş etti sanırım mermiden kıl payı kurtulmuştum "ani hareket yapma". Onları arabaya taşıdık ardından arabanın arkasına oturmamızı istediler. Elinde makineli tüfek olan herifte bizimle birlikte arkaya bindi namlu hala bizi takip ediyordu. Eda kıvrılmış dizlerinden tutmuş sessizce hıçkırarak ağlıyordu. Çok geçmeden araba durdu. Arabadan inip hemen yanımızdaki biyerin arka kapısı olduğu belli olan biryere girdik. Gece ve karanlık olduğu için nerede olduğumuzu çıkaramıyordum. İçeri girdiğimizde duvarın öteki yanından kumarhanede duymaya alışık olduğumuz sesler geliyordu. Şehirde kumar oynamak yasaktı burası kaçak biyer olmalıydı. İçeride kumar oynandığı belliydi. Bi merdivenden inip kısa bir koridordan geçerken kapısı açık olan odalardan birinde gelinlik olduğunu fark ettim. Acaip. İ Dışarıdaki onca çatışma sesine bağırmalara rağmen bu herifler istifini hiç bozmamış gibiydi sesimizin buraya kadar geldiğine emindim. Gecenin sessizliğini biz boşmuştuk. Koridor boyunca yürüdük namlular hala üzerimizdeydi. Koridor sonundaki bi kapının kilidini açtılar içeri girmemizi istediler. Birisi bizimle berber içerde beklerken diğer ikisi çıktı. Bu adamlar kimdi ve bizden ne istiyorlardı ? Bizi birileri ile karıştırıyor olmalılardı. Gece klübünde olduğumuzu itraf etmek ne demekti ? Sokak serserilerinin bu heriflerle bi bağlantısı varmıydı ve şu Erdal denen pislik kimdi ? Kafamda binlerce soru oluşmaya başlamıştı bu düşüncelerim Feyza ve Ozinin içeri karga tulumba fırlattılmasıyla kesildi. "Şu uzun saçlı pezevenk hemen uyanmazsa hepiniz için herşey daha kötü olur" dedi Oziden bahsediyordu. Çirkin ve pis kokan eli tabancalı bu 3 herif bize tonlarca küfür edip tehditler savurdular Eda sürekli bana bakıyordu dayanacak gücüm kalmamıştı. "Dua edin ölmemeniz gerekiyor" bu söz bana anlık bi cesaret verdi herifin yüzüne tükürdüm. Yüzüme,burnuma ve karnıma vurmaya başladılar. Biraz boğuştum ancak yararı yoktu yere düştüm acımasız tekmelerin kurbanı oldum. Eda çığlık çığlığa bağırıyordu. Oziye baktım gözlerini açtı ve bana göz kırptı. Acıdan yerde kıvranırken onun bu işaretine bi anlam geçiremedim. Sanırım ayılmaya başlıyordu. Adamlardan biri (yanlış hatırlamıyorsam beni köşebaşında sıkıştıran herif) telefonunu çıkardı. Benimle o kadar uğraşmışlardı ki ikiside nefes nefeseydi. Acıdan gözlerimi kapattım. Konuşmaları dinliyordum. "Patron aradığımız adamları bulduk. Haberin olsun." telefonu kapatıp ötekine birşeyler anlatmaya başladı "patron gelecek şimdilik bırakalım." Adamlar hızla çıktılar ve kapıyı üzerimize kilitledir. Eda hemen yanıma geldi "E. iyimisin, adi adamlar sana ne kadar sert vurdular öyle. Neler oluyor ne yaşadık hiçbirşey hatırlamıyorum birinin bizi kurtarabileceğini söyle nolursun." elini dudağıma uzattı "dudağın patlamış." Eda ağlıyordu. "Ağlama sus. Esatın ve polislerin haberi var neler olduğunu bende bilmiyorum." dedim. "Abi,abi susun." Ses Oziden geliyordu. "Uyandığımı belli etmeyin sakın. Peşinde oldukları kişi benim." Eda beni yavaşça kaldırıp duvara yaslarken Ozi yerde sürünerek yanımıza yaklaştı. Meraklı gözlerle ona bakıyorduk. " Olum hayal meyal hatılıyorum. Gece klübünde lavaboya gidiyorken bi el beni hızlıca temizlikçi dolabının içine çekti. Yemin ediyorum halisunasyon değildi. Ellerinde bi iğne vardı bana onu yaptılar.
Bir süre sonra kapını kilidi açıldı. Uzaktan topuk sesleri duyuldu gelen kişi bir kadın olmalıydı. Işığı açtılar. İçeri az önceki silahlı adamlar girdi bizi ayağa kaldırdılar. Birisi arkamıza geçip ellerimi kenetledi. Ardından tahmin ettiğim gibi içeri bir kadın girdi. Tamamen siyah giyimli minyon tipli ölü gibi bembeyaz yüzü olan mimiksiz bir kadın içeri girdi. Bana yaklaştı. Önümde durdu gözlerime bakmaya başladı. Uzun süre baktıktan sonra "Burada işiniz ne?" diye sordu. "Bakın anlattım hiçbirşeyle alakamız yok bi yan..". Kadın beni susturrak "Kısa ve net bi cevap istiyorum." dedi. "Efendim kim olduğunu bilmiyorum..." karnıma bi yumruk yedim. Kadın Ozilere baktı. Sonra bize. Eda korkudan titriyordu ben ise ters etki olarak gayet sakindim. İçeri görmediğim uzun salı ve sakallı bir herif daha girdi telaşlıydı "Patron aradığımız adamları bulduk bunlar onlar değil." dedi. Kadın kaşlarını çattı sert bakışlar ile bizi ve az önce odaya giren adamı süzdü. "Mankafalar suçsuz insanları mı getirdiniz?". Sesi sakin gelsede mimikleri aksini idda eder gibiydi. "Çok fazla şey gördüler ne yapmalıyız" diye bir ses geldi. "Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz" dedi kadın ve ağır adımlarla dışarı çıktı. Eda sesizliğin bozdu çığlık atarak bağırmaya başladı. Ses o kadar yüksekti ki Ozi uyanmaya başladı. İnleme sesleri geldiç.
