Kayıtlar

Mor Dağların Arkasında

Resim
  Celal o gün Gökçe'yle oturup saatlerce dağları izledi Gökçe'nin anlattıklarını dinledi belki de bunca zaman neredeydi o diye düşündü akşam olunca Gökçe yolcu yolunda gerek biz gidelim diye yarım ağız bir veda etti Celal yine bekleriz yada ne zaman görebilirim seni tekrar diyecekti ama olmadı o böyle lafların adamı değildi hem zaten Gökçe olacak işte değildi. Onlar gittikten sonra zihninde bin düşünce ile evine gitti Celal. Yorulmuştu hiçbir şey yapmak istemiyordu. Bu yorgunluk kendi için hiçbir şey yapmamış olmanın farkındalığının verdiği bir yorgunluktu. Celal bunu sonra sonra anlayacaktı.  Evin kapısında komşu kadınla karşılaştı. Emine'nin uzaktan akrabası idi bu kadın. Celale kızgındı nasıl Emine'yi kabul etmezdi hem daha iyisini mi bulacaktı Celal. Kadın alaycı bir şekilde baktı Celale ne o Celal efendi yine süklüm püklüm. Celal gözleri yerde napayım gelin bacı eve geçiyorum dedi. Kadın onun bu yenilmiş tavrı üzerine üstüne daha çok gitmeye başladı. Ya beğenmezsen...

Sıkılan Cadı

Resim
  I. Merhabalar ben Mine 29 yaşındayım. Küçük bir şehirde çok sıkılan biriyim. Tabi ki herkes gibi çok farklı düşüncelerim olduğunu süper düper bir insan olduğumu düşündüğüm zamanlar oluyor. Yada ya bu muhabbeti kaydedip bir podcasta koysak var ya ne dinlenir beeee heyt gibi düşüncelere kapıldığım zamanlara binaen bu ses kaydını yapmaya karar verdim. İlk bölümün de sıkılan cadı olmasını istedim çünkü çocukken burada bir kez daha Y kuşağı olduğumu vurgulayacağım gibi ama üçüzler diye bir çizgi dizi vardı TRT çocukta onun giriş müziğinde bir iki üç cadı yola çıktı diye bir söz vardı. Bu cadıdan bahsederken de sıkılan cadı olarak bahsediliyordu ben oradaki cadıyı çok severdim çünkü kötü değildi sadece sıkılıyordu ve bu çok tanıdıktı. Ayrıca çok neşeli bir ihtiyardı hiç gerçek hayatta kiler gibi değildi neyse Herkes gibi bende zihnimin içinde yada hayatın içinde sıkıldığımı bol bol hissediyorum. Bu sıkılmayı bir üretime dönüştürmek zorundayım artık sıkıldığı için başını derde sokacak ş...

Zorluklara Güzelleme

Resim
   Bölüm II. Kırık porselen bebek makyajı yada zorluklara bir güzelleme.  Selam ben Mine. Arkadaşlar bugün size keşfette gördüğüm çokta trend olan halloven şeysi olduğu için kırık porselen bebek makyajından bahsederek başlamak istiyorum. Şimdi görenler olmuştur mutlaka makyaj infusu ablalarım önce yüzlerini siyaha boyuyorlar sonra üstüne kil maskesi sürüyorlar beyaz böyle porselen gibi oluyorlar sonra kil maskesi kuruyunca böyle kırık porselen bebek oluyorlar çokta güzel oluyor bunun korku teması ile halloven ile ne ilgisi var pek anlayamadım ama neyse önemli değil. Hiçte ilham almadan boş boş izledim vaktimi reelslerde harcamayı severim üzgünüm ben buyum dostlar ama benim varmak istediğim bu değil biraz daha derin bir şey. Bugün uzun süre sonra ilk kez internetten değilde AVM den alışveriş yaptım aynadaki kendime baktım ve şöyle düşündüm bu yeni versiyonum gayet iyi duruyor. (Belki yeni kıyafetlerin etkisi ile de olabilir bilemiyorum). Ve her seferinde yeni bir versiyon ...

Kadın, Woman, Femme, Mujer

Resim
  Burayı İ ran yapamazsınız. Mesela yani diye bir şarkı var ya adam bir dünya laf söylüyor. Sonra arkasına bir mesela yani patlatıyor öncesinde ki tüm cümleler yok oluyor. Türkçe ne acayip dil şimdi otur yabancı birine anlat bunu. Dünyanın en politik başlığını yazıp arkasına bir mesela yani yapıştımakta biraz yazarın iki yüzlülüğü idare edin. Teknik olarak bu başlığın politik olması bu memleket için pekte önemli değil zira bu ülkede her şey politik. Sabahın ilk ışıklarını göremeden okula giden bebelerin olması da, sokaktaki canlara kıyılması da bir barınakta bir köpeğin kafasına inen kürek darbesi ile ölmesi de kadın cinayetleri de ve örneklemek istesem sinirimizi bozacak ve daha bir sürü şey. Neyse ki şanslıyız ki konu bunlar değil. Konu esirgenmek muhafaza edilmek amacı ile mesela yani kapanmak isteyen kızlarımız. Ki ben burada amacın sadece söz geçirmiş olmak olduğunu düşünüyorum. Herkesin her şey hakkında konuşma hakkı olduğu şu toplumda ki bu çok acayip bir toplumdur mesela ne...

Özünün Çekirdeği ve Kesiti

Resim
    Saçlarımda artık beyazlar var öyle uzun uzun anlatamam herşeyi. Klişeler klişesi ama çok güzel laf bir de hayat devam ediyor sözü bu da çok doğru ve ben hayat devam etsin diye uğraştığım için suçlu hissettiğim günlerden geçiyorum.  Eşim yirmi gün sonra vefat edeli tam bir yıl olmuş olucak. Ey ölüm ne uzun ve nefes kesicisin. içimde binbir kesik atıyorsun seni her hatırladığımda yüreğime katran dolu bir hüzün çöküyor. Ey ölüm ne kadar da heybetlisin böyle her şeyi var gücünle kaplıyorsun acıdan hiçbir evladı hiçbir eşi hiçbir anne babayı mahrum bırakmıyorsun. İnandığım her şeyin üstüne yegane gerçek olarak oturuyorsun ve ben hayatım bitecek bir an gelip beni de alacaksın diye çok korkuyorum. Bu hayatta hep ne yapmam istediğimi nereye gitmem gerektiğini kimle olmam gerektiğini sorup durdum. Ta ki senin bir bıçak gibi keskin ve soğuk yüzünü gözlerimle görene kadar.  Bu ölümden sonra hayat bitti dedim önce her şey alabildiğine anlamsızdı. inanacak sevecek gidecek hiç...

Mayıs Sıkıntısı

Resim
     Mayıs Sıkıntısı filmi başladığında uğultulu araba seslerine rastlıyorum. Sigara içen Saffet etrafına bakınmaktadır. Motor sesleri gelmekte, mekan olarak ana caddede park edilmiş arabaları seyrediyorum. Çayhane de üniversite sonuçlarını öğrenen Saffet için bundan sonra ne olacak? Dedirtiyor ve film başlamaktadır. Mekan olarak bir evde televizyondan spikerin sesi gelmektedir.      Anadolu toprağında tarlada çalışan işçi olarak çalışan Muzafferin babası Emin ve Muzaffer film çekme hevesi içindedir. Evin işlevselliği açısından geçim derdinde olan orta gelirli bir ailenin babası Emin tarlada gece gündüz çalışmaktadır.   Vakit gecedir. Düşme sesi gelir ve replikler oyuncularla sade ve kısadır. Müzik olarak piyano sesiyle bir köyü kamera göstermektedir. Kamera mekan olarak yeşillik alanda tek katlı bir evi ve buğday tarlasını göstermektedir.   Ağaçlar sayesinde tarla büyümeye devam ederken ailenin babası Emin karakteri tarlayı almak için mücadele ve...

Kuyu Zifiri

Resim
Adem: İnsanlığın yaratılışından beri vardır. İlk peygamberdir soyundan bir dünya türemiştir. Cenneti dünyayı ve hak olanı bilir. Yakup: İsrail oğullarına gönderilen peygamberdir. Gözünün nuru oğlu Yusuf’u kardeşleri ile koyun gütmeye yolladıktan sonra kaybetmiştir. Kıssanın aksine oğlunu ağlayarak beklemek yerine ilk olarak çölde onu aramaya karar vermiştir. Onun bedenini bulmak, Yakub’un yaralı ruhunun sızısını dindirmeyecek ancak yasının başlamasını sağlayacak ve Yakub’un azabını hafifletecektir. Dünya üzerinde ki her kültürün farklı isimlerle bildiği bu iki karakter boş bir kuyunun başında karşılaşırlar. Yakup yaşlı olduğu için bitap haldedir. Çöl şartları onu çok zorlamıştır. Adem ise gücü kuvveti yerinde vakur bir duruş içinde ona bakmakta ve onu küçük görmektedir. Konuşmaya Adem başlar. Adem:Bu halin nedir İsrail oğullarının peygamberi bir oğul için kendini bu hallere sokmaya değer mi? Sen iman ettiğin, peygamberi olduğun Allah’ın hükmüne güvenmiyor musun yoksa?  Yakup: Arayı...

Kör Karanlıkta Aydınlık

Resim
   Can : Ben buraya düştüğüm günden beri güneşin etrafında kaç kere döndü dünya? Bilmiyorum. Burada dakika farksız aydan. Kuyu bir kısa çember, dibi çamur, kara balçık, ta çenemde su. Su da çürüdü, adımdan gayrısını bilmiyorum. Can, Can derlerdi ben buraya düşmezden evvel. Canan : Can! Can  Can : Can, Can adımdan gayrısını bilmiyorum. Can!  Canan: Can yukarı bak, buradayım! Can : Işık, kör edici ışık. Ben karanlığa alıştım, karanlık bir dolu dinginlik. Yukarı bakamam. Işık, gözlerimi yakar. Canan : Can, sayıklıyorsun yukarı bak buradayım beni gör! Seni çıkaracağım. Can: Kimsen şayet, geldiğin yöne git. Baksam da tanımam seni. Tanısam da ipine güvenip çıkmam yukarı. Çıksam da geri atarım kendimi kuyuya. Burası rahat, burada sükût, burası yalnızlık.  Canan : Ondan mı kendi kendine söylenip duruyorsun aşağıda! Nasıl aşağı indiğini biliyor musun? Sen mi düştün birileri mi itti?  Can : Önce onlar itti aşağı. Sonra ben dünyada aradığım yerin bu kuyu olduğuna kara...

Delirmek İçin Sebeplerim Var

Resim
   Teşhis ilk koyulduğu zaman sürekli yanlış teşhis konulduğunu düşünüyordum. Boş yere ilaç aldığımı düşünüyordum. Zaten bir psikolojik rahatsızlığım vardı. Obsesif kompülsif bozukluk tanısını almıştım. Çocuktum o zamanlar. Şimdi birde bipolarla uğraşmak istemiyordum. Belki de beynim o yüzden bu tanının yanlış olduğunu söylüyordu. Kabullenirsem zihnimde sürekli onun döneceği yanılgısı vardı. Yanlış bir düşünceydi ve ben bunun yanlış olduğunun farkında değildim. İlk zamanlar bipolara yönelik bir durumum doğru düzgün yoktu. Fakat bir gün kalktığımda ölüm sorgulaması ve korkusuyla uyandım. İlk başta neler olduğunu anlayamadım. Geçmişte de böyle şeyler yaşamıştım. Fakat bu tuhaftı bu başka bir şeydi. Uyanır uyanmaz bir gün öleceğim o gün ne zaman nasıl olacak gibi sorularla beynimi yiyip bitirdim. Bu duruma bir anlam vermek zordu. Bipolarla alakasının olup olmadığını bile doğru düzgün anlamadım.  Ertesi gün doktora gittik ve doktor bunun bir depresyon başlangıcı olduğunu söyl...

Depresyon Hakkında Düşünceler

Resim
   Başaramadım yine depresyonla karşılaştım. Elimi kaldıracak gücüm yok. Neye elimi atsam kuruyor. Depresyon en olmaz yerde beni yakalıyor. Nereye gitsem benimle devam ediyor. Öldü zannediyorum. Oysa o bir uykuda. Gitti zannediyorum oysa saklanmış bir şekilde en zayıf anımı yokluyor. Yemek yemek istemiyorum. Sadece sigara içip uyumak istiyorum. Ya edebiyat? Onu unuttum. Onsuz yapamıyorum. En şiddetli depresyonlarda bile yazmadan duramıyordum. Yazmak bir çeşit antidepresandı benim için. Yazmak bir çeşit o girdaplı ruh halinden kurtulmaktı. Yine bir şeyler yanlış gitti ve ben depresyona merhaba dedim. Sözün özü depresyon hiçbir zaman beni bırakmıyor öldü zannediyorum oysa o uyuyor. "Faruk Y.

Hayri İrdal Bizim Neyimiz Olur?

Resim
   Selam, ben sıkılan Cadı. Son bölümü yazalı dört ay geçmiş ve ilk kısımda söz verdiğim üzere hiçbir şeyde süreklilik gösteremeden hayata devam ediyoruz maalesef. Bu gibi geri dönüşlerde geçen süre beni çok üzüyor her ay bir tane podcast kaydetsem 6. Bölümde olacaktım belki de bu yüzden bu işlerde gelişip yollar açamıyorum kendime. Allahım öldük bittik kahrolduk yardım çığlıkları diye yokuş aşağı giden zihnimizin yularını tutuyoruz. Sesimizi iyice duyması için kulağına rahatsız edici bir mesafeden yaklaşıp diyoruz ki: hepsi senin halt etmen oturup bir şeye odaklanmadığın için bu sevmediğin işte çalışıyoruz. Hayır bir de kendini eşsiz bulunmaz ve eğlenceli sanıyorsun sakin ol deli. Şu anki iraden ve dikkat seviyenle ancak bu sıkıcı işi yapabiliyoruz. Şimdi sakin ol ödenecek faturalar gidilecek tatiller var diyoruz. Tatil lafını duyan keriz zihnimiz herkeste olduğu üzere neşe doluyor ve işe devam etmemi sağlayacak irade ve dikkati bana veriyor. Zihnimle bu oyunu pek çok şeyde o...

Yollar

Resim
Bu sefer tehlikeli madde taşıyordum. Korkuyordum ya bir şey olur da patlar diye insanın içine bir ürperme geliyor.Ekmek parasıydı.Katlanıyorduk bir şekilde.Köyde neler oluyordu bilmiyordum.Yaklaşık bir aydır uğramamıştım köye.Normalde ayda iki ya da üç kez giderdim köye ama bu sefer gidemedim. Hava çok soğuk ellerim çatlıyordu.Susuzluktan çatlayan toprak gibi çatlıyordu ellerim.Abdest almak için mola vermiştim.Musluğu açıp da elimin o soğuk suyla buluştuğum an deli gibi sıçradım oturduğum yerden.Hızlı bir şekilde abdest alıp paltomu giydim. Çok acıkmıştım.Hemen mola verdiğim yerdeki lokantaya girdim.Lokanta biraz cebimi zorlardı ama yapacak bir şey yoktu.Tek lokanta oraydı.Sipariş verdim.Mecburi gülümsemeyle beni karşılayan garson şimdi de bana siparişimi getiriyordu.Yemeği yedikten sonra hesabı ödemeye gittim.Saçlarını ve sakalını kızıla boyayan kasiyer bana gülerek yediğim içtiğim şeylerin parasını söyledi.Elimi cebime attım ve çıkarttım parayı.Huzursuz olmuştum o kadar para verdiğ...

Sarı

Resim
  Sarı... Yani bizim Muhammet, Antalya'ya gidiyordu. Orada staj görecekmiş. Sarı'nın gitmesine bir ay kalmıştı, hepimize bir hüzün çökmüştü. Hepimiz hüznümüzü döktüğümüz 'Orta Park' adını verdiğimiz parkta oturur dertleşirdik. Muhammet'in gidecek olması son zamanlarda bizi daha çok bir araya getirmeye başlamıştı o parkta. Muhammet her zaman gülüşüyle yanımıza gelirdi. Gülünce de gözleri kısılırdı.Hep bu yönüyle aklımda kalmış. Yanımıza geldiğinde ilk önce sert bir oturuş yapardı masaya. Ama bu aralar her oturduğunda Antalya'ya gitmeye ne kadar zamanı kaldığını hesaplardı. Bir gidince Muhammet, dört ay olmayacaktı aramızda. Hepimiz o gitmeden Muhammet'le daha fazla zaman geçirme telaşındaydık. O gün geldiğinde Muhammet çantasını toplamış bizimkilerle vedalaşıyordu. Sarıldım Sarı'ya ve ağlamamak için kendimi zor tuttum oysa ki daha duygusal anlar yaşayacakmışım da haberim yokmuş. Tam o anda otogara birlikte gitme teklifi aldım ve kabul ettim. Elimde Muh...

Koridorlar

Resim
Ağzımdan soğuk havadan dolayı çıkan buharla sigara dumanın birbirine karıştığı bir gündü.Abim kalp ve tansiyon hastasıydı.Dün gece aniden rahatsızlandı.Abimle playstationdan oyun oynuyorduk.Telefonunu almak için masaya uzandığı anda yüzü kızardı.Gözlerini normalden fazla bir şekilde kırpmaya başladı.Aslında her zaman oluyor böyle şeyler abime,fazla paniklemeden elimdeki playstation kolunu yandaki sehpaya indirerek ağabeyimi koltuğa oturttum.Yarı baygın gözleriyle tansiyon ölçme aletini gösterdi ama baygın gözleri ve durmadan kalkıp inen göğüs hareketleri beni korkuttu.Ambulans çağırdım.Tansiyonunu ölçtüğümde ise şoktaydım çok fazla yüksekti.Yaklaşık 15 dakika sonra  ambulans geldi.Apar topar abimi hastaneye kaldırdık.Abimi anjiyo yaptılar.En zor görevler bana kaldı babam gile haber vermek.Başa gelen çekilir nitekim öyle oldu.Bizimkiler geldi hepsi perişan annem ayakta duracak hali yoktu.Dayanamadım aşağıya indim elimi yüzüme bastırarak bağıra...